2024 yılının son çeyreğine ait gayrisafi yurt içi hasıla verilerinin yayınlanması ile birlikte Türkiye ekonomisinin 2024 yılında ne kadar büyüdüğü ve bu büyümenin ağırlıklı olarak hangi bileşenlerinden kaynaklandığı da belirlenmiş oldu. GSYH’deki yıllık büyüme oranı yüzde 3,2 olarak hesaplanırken, sanayi üretimindeki artış oldukça sınırlı kaldı. En yüksek oranlı üretim artışı ise inşaat sektöründe yaşandı. Deprem bölgesindeki inşaat faaliyetlerinin ve kentsel dönüşüm projelerinin hızla devam ediyor olması burada önemli bir rol oynadı.

TÜİK’in yayınladığı GSYH verileri arasında en dikkat çekici olan nokta, kişi başına düşen milli gelirimizin ilk kez 15 bin dolar seviyesini aşmış olması. 2020 yılında 8 bin 600 dolar olan kişi başına milli gelirin sadece 4 yıl içinde yüzde 80 artarak 15.463 dolar seviyesine ulaşması gerçekten de çok etkileyici. Söz konusu 4 yılın ülke ekonomisinde büyük çalkantıların yaşandığı, enflasyonun ve döviz kurlarının patladığı bir dönem olması ise durumu biraz kafa karıştırıcı bir hâle getiriyor.

Vatandaşların çoğu hayat pahalılığı ve diğer ekonomik zorluklardan şikayetçiyken kişi başına milli gelirin Dünya Bankası’nın belirlediği ‘yüksek gelirli ülke’ sınır değerinin üzerine çıkması nasıl mümkün oldu?
2024 yılına ait milli gelir sayılarına 2023 ile karşılaştırmalı olarak baktığımızda işin sırrını çözmeye yaklaşıyoruz. 2023’ten 2024 yılına geçişte cari fiyatlarda Türk Lirası cinsinden milli gelirimiz 26,5 trilyondan 43,4 trilyona çıkarak yüzde 63,5 artmış. Zımni GSYH deflatöründeki artışın yüzde 58,4 olduğu bir yıllık dönemde ortalama dolar kurundaki artış ise yüzde 40’ta kalmış (23,49 → 32,83). Yıllık nüfus artışı da çok az olduğu için, dolar cinsinden kişi başına gelirde yüzde 17’lik bir artış ortaya çıkmış. Demek ki, yerel para birimi cinsinden fiyat artışlarının çok yüksek olduğu dönemlerde, döviz kurlarındaki artış bir şekilde kontrol altına alınabilirse, dolar cinsinden milli gelirde büyük artışlar yaşanabiliyor.

Dolar cinsinden kişi başına gelirdeki büyük artışa rağmen vatandaşların neden hayat pahalılığından şikayetçi olduğu sorusuna verilebilecek bir yanıtı Prof. Hakan Kara’nın hazırlamış olduğu aşağıdaki grafikte görebiliyoruz. Türkiye maalesef birçok mal ve hizmetin fiyatı bakımından oldukça pahalı bir ülke. Et, peynir, cep telefonu, otomobil, akaryakıt, konut/kira gibi birçok üründe gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmayan fiyat düzeyleri söz konusu.

Kişi başına gelir rakamının ortalama vatandaşın refah düzeyini yansıtmıyor olmasının önemli bir nedeni de ülkemizde gelir ve servet dağılımlarının oldukça bozuk olması. Gelir ortalamasını düşüren çok sayıda hanehalkı olduğu gibi, yükselten şanslı bir azınlık da mevcut. Gelir dağılımının Gini katsayısı 0,40’ın üzerinde olmak yerine 0,30 civarında olsaydı, milli gelir rakamları bu kadar garipsenmezdi.
Kişi başına milli gelir hesaplarında kullanılan ülke nüfusu yıldan yıla pek az değişiyor ama geçici koruma statüsünde veya kayıt dışı olan göçmenleri de nüfusa eklersek, kişi başına düşen gelirimizin resmi verilerin söylediğinden daha düşük olduğunu buluruz. Örneğin, GSYH’yi 86 milyon yerine 95 milyona bölerek kaç çıkıtığı hesaplanabilir. Açıklanan rakamların kulağa fazla yüksek gelmesinin bir nedeni de bu.
Dolar cinsi gelir rakamlarına bakarken zaman içinde Amerikan dolarının alım gücündeki düşüşü de hesaba katmakta yarar var. Ekonomist Uğur Gürses’in ABD’deki tüketici enflasyonunu kullanarak yaptığı hesaplamaya göre 2024 yılındaki kişi başına GSYH değerimiz 2013’teki zirve değerinin neredeyse yüzde 10 altında. Hoşgörüsüne sığınarak Uğur Bey’in bu grafiğini de aşağıda paylaşıyorum.

Son olarak, hanehalkı tüketim harcamalarının 2024 yılında cari fiyatlarla GSYH’nin yüzde 59’una karşılık geldiğini not etmek gerek. Hanehalkı gelirlerinin tüketim harcamalarına yakın bir büyüklükte olduğunu varsayarsak, 15 bin dolarlık kişi başına GSYH rakamından 9-10 bin dolar düzeyinde bir ortalama kişi başına hanehalkı gelirine ulaşıyoruz. Yani, ortalama bir vatandaşın yıllık gelirini yansıtmasını beklediğimiz meblağ, manşetlere çıkan 15 bin dolardan oldukça düşük.
Şu an iş başında olan ekonomi yönetimi önümüzdeki 1-2 yılda enflasyonu kontrol almakta ne kadar başarılı olabilecek bilemiyoruz. Ancak, enflasyon yüksek kalmaya devam ederse ve faizler de döviz kurlarını kontrol altına alacak bir düzeyde tutulursa, dolar cinsinden milli gelirimizin daha da yükselmesi çok muhtemel görünüyor. Gelecekte bir gün “enflasyonu tek haneye indiremedik ama sizi dolar milyoneri yaptık” açıklamasını duyarsak şaşırmayalım.
TÜİK’in GSYH bültenine aşağıdaki linkten ulaşılabilir: