Bir önceki yazıda vatandaşların ekonomik değerlendirme ve beklentilerini yansıtan Tüketici Güven Endeksi’nin hangi anket verisine dayandığına ve nasıl hesaplandığına dair bilgileri paylaşmıştım. Kısaca hatırlatmak gerekirse, Tüketici Güven Endeksi, TÜİK ve TCMB’nin işbirliğiyle her ay uygulanan Tüketici Eğilim Anketi’nde yer alan 4 soruya verilen yanıtlardan türetilen 4 alt endeksin değerlerinin basit ortalaması alınarak hesaplanıyor.
Bu soruların ikisinde bireylerin kendi hanelerinin maddi durumuna dair düşünceleri ve gelecek 12 aya dair beklentileri ölçülüyor. Diğer iki soru ile gelecek 12 ayda ülkenin genel ekonomik duruma dair beklentileri ve dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma niyetleri sorgulanıyor. Endeks değerlerinin 100’ün üzerinde olması, ortalama vatandaşın ilgili konuda pozitif bir değerlendirme ya da beklentiye sahip olduğu anlamına geliyor.
Önceki yazıda da değindiğim üzere, Tüketici Eğilim Anketi’nden hesaplanan endeksleri içeren veri setinin başladığı Ekim 2012 döneminden bu yana, geleceğe dönük beklentilerin mevcut durum değerlendirmelerinden daha yüksek endeks değerlerine sahip olması söz konusu. İstisnai gözlemler bir yana, bu durum hem hane düzeyi hem de ülke geneli değerlendirmeleri için geçerli. Aşağıdaki grafikte 5’li Likert ölçeği üzerinde yanıtlanan;
- Geçen 12 aylık dönemde hanenizin maddi durumunun nasıl değiştiğini düşünüyorsunuz? (Grafikte “Hane-Mevcut”.)
- Gelecek 12 aylık dönemde hanenizin maddi durumunun nasıl değişeceğini bekliyorsunuz? (Grafikte “Hane-Beklenti”.)
sorularından türetilen endeksler gösterilmekte.
Aşağıdaki grafikte ise
- Geçen 12 aylık dönemde Türkiye’nin ekonomik durumunun nasıl değiştiğini düşünüyorsunuz? (Grafikte “Genel-Mevcut”.)
- Gelecek 12 aylık dönemde Türkiye’nin ekonomik durumunun nasıl değişeceğini bekliyorsunuz? (Grafikte “Genel-Beklenti”.)
sorularından türetilen endeksler gösteriliyor.
Yukarıdaki her iki grafikte de kırmızı renkli beklenti serilerinin mavi renkli mevcut durum serilerinin üzerinde olduğu görülüyor. Ancak kırmızı ve mavi renkli serilerin farklarının grafiğini çizdiğimizde ortaya daha da net bir resim çıkıyor. Aşağıdaki grafikte hane düzeyindeki fark “Hane-Fark”, ülke düzeyindeki fark ise “Genel-Fark” olarak isimlendirildi.
İncelediğimiz dönemin ilk yıllarında gelecek yıla dönük beklentiler ile mevcut durum değerlendirmeleri arasında büyük farklar yok. Ancak 7 Haziran ve 1 Kasım tarihlerinde 2 genel seçimin yapıldığı 2015 yılındaki hareket dikkat çekici. Kasım ayındaki ikinci seçimden tek parti iktidarının çıkmasının beklentileri epeyce yukarı çektiğini görüyoruz. Benzer bir artış 2019’daki yerel seçimlerden sonra da gözleniyor. Muhalefetin yerel seçimlerde tahmin edilenden daha büyük bir başarı kazanmasıyla toplumun bazı kesimlerinin geleceğe daha fazla ümitle bakması bu sonucu doğurmuş olmalı.
2020 yılında KOVİD-19 salgınının geleceğe dönük beklentileri belirgin şekilde bozduğu dönemden sonra, beklentilerin hızla iyileştiğini görüyoruz. Özellikle ekonomi ve hukuk alanlarında kapsamlı reformların vadedildiği, Merkez Bankası’nı Naci Ağbal’ın, Hazine ve Maliye’yi Lütfi Elvan’ın yönettiği dönemde yaşanıyor bu durum.
Ekonomi yönetimindeki değişikliklerden sonra, ultra-düşük faizlerin geçerli, kredilere erişimin kolay olduğu ve uzun yıllardır üzerinde çalışıldığı iddia edilen Türkiye Ekonomi Modeli’nin uygulandığı dönemde, beklentilerle mevcut durum arasındaki fark yüksek kalmaya devam ediyor. Mayıs 2023’te, yani genel seçimlerin yapıldığı ayda, beklenti – mevcut durum farkı her iki seride de zirve değerine ulaşıyor.
Karadeniz’de bulduğu doğal gazı ülkedeki tüm hanelere ücretsiz verebilen, uzaya astronot gönderen, milli treni Bakırköy’de, uçak gemisi Sarayburnu’nda sergilenen, yerli milli otomobili yollarda, savaş uçağı hangarda, politika faizi tek hanede olan ‘güçlü Türkiye’ hikayesi çoğu kişiye inandırıcı geliyor, ki bunun 2023 seçim sonuçlarına nasıl yansıdığını iyi biliyoruz.
Geleceğe dönük beklentilerin mevcut duruma kıyasla belirgin şekilde iyileştiği en yakın tarihli dönem ise CHP’nin birinci parti olduğu 2024 yerel seçimlerinin hemen sonrası. Daha önceki seçimlerde olduğu gibi, burada da kısa süreli bir etki gözlemliyoruz. Ancak sonraki aylarda da beklentiler mevcut durum değerlendirmelerinden daha olumlu olmaya devam ediyor.
Görüldüğü üzere, kimi zaman ekonomideki, kimi zaman siyaset cephesindeki umut verici gelişmelerle, bazen de yoğun bir propagandayla vatandaşların geleceğe dönük beklentileri yukarı çekilebiliyor ve bu da ilgili endeks değerlerine yansıyor. Ancak söz konusu endeks değerlerinin aynı zamanda “içinde bulunduğumuz durumdan daha kötüsü olamaz” anlamını da içerdiğini dikkate almak gerek. Keşke vatandaşların mevcut durum değerlendirmeleri daha olumlu olsaydı da Tüketici Eğilim Anketi’ndeki sorulara “yakın gelecekte bundan iyisini başarmak zor” şeklinde yanıt verselerdi.