TÜSİAD Genel Kurul Toplantısı’nda önemli açıklamalarda bulunan Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, ekonomik sıkıntıları dile getirerek, “Sanayiciler ve çalışanlar mutsuz. Büyük şirketler ve KOBİ’ler zor durumda. Batıdaki girişimciler de Doğu’dakiler de şikayetçi. Peki, kimin yüzü gülüyor?” diye sordu. Toplantıda konuşan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Ömer Aras ise 2025 yılı için enflasyonla mücadelede kararlılığın şart olduğunu belirtti. Aras, kamu sektörünün de vatandaşlarla eşit oranda tasarruf yaparak, bütçe disiplinine uyması gerektiğini vurguladı.
Bugün saat 10:00’da başlayan TÜSİAD Genel Kurul Toplantısı’nda açılış konuşmaları TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ile TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan tarafından yapıldı.
“Sistemin kendini düzeltebilmesi için sorumluların hesap vermesi gerekiyor”
Konuşmasında, TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras, ülke genelindeki mevcut olumsuz durumu şu sözlerle dile getirdi: “Moralimiz bozulmuş, güvensizlik hâkim. Bunun ardında çöken bir sistem var. Kartalkaya yangını ve diğer acı olaylar hâlâ taze. Bu felaketlerin ardında denetim eksiklikleri ve işletme sahiplerinin yatırım yapmamaları bulunuyor. Sistemin kendini düzeltebilmesi için sorumluların hesap vermesi gerekiyor. Tutukluluk durumunun istisna değil, kural haline gelmesi, sorunların çözülmesini engelliyor. ‘Söylesek de değişen bir şey olmuyor’ yaklaşımına kapılmamalıyız.”

“Devletin bütçe disiplinine uyması ve kamuda tasarruf önlemleri alması zorunlu”
Aras, Trump’ın Gazze hakkındaki açıklamalarının bölgedeki dengeleri ve insani durumu görmezden geldiğini belirterek, küresel enflasyonun kontrol altına alınmasının, gelir dağılımı sorununu çözmediğini vurguladı. Aras, “Eğer akılcı politikalar üretirsek, 2025’te büyük fırsatlar yakalayabiliriz. 2024’te yatırımcılar için güven ortamı sağlayamadık. 2025’te enflasyonla mücadele kararlılıkla sürmeli ve ihracatçılarımızın pazar kaybı önlenmeli. Kamunun da vatandaşlarla eşit şekilde kemer sıkması gerektiği unutulmamalı. Devletin bütçe disiplinine uyması ve kamuda tasarruf önlemleri alması zorunlu” dedi.
“Eğitim sistemini tarikatların etkisinden arındırmalıyız”
Aras, vergi gelirlerinin artırılması için kayıt dışılıkla mücadelenin kritik olduğuna dikkat çekerek, sürdürülebilir büyüme ve güçlü bir ekonomi için eğitim ve liyakatın temel öneme sahip olduğunu söyledi. Aras, “Hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı bu sürecin temel taşlarıdır. Bu iki reformu başarırsak, diğer tüm reformlar da kolayca hayata geçer. En önemli yapısal reform, gençlerimizi iyi yetiştirmek ve iş gücünü yeniden eğitmektir. Okul öncesi eğitim zorunlu ve ücretsiz olmalı. Müfredat değişikliklerini şeffaf ve katılımcı bir anlayışla yapmalıyız. Eğitim sistemini tarikatların etkisinden arındırmalıyız” dedi.
“Yüksek enflasyon aslında bir vergidir”
Gelir dağılımındaki eşitsizliğin arttığını vurgulayan Aras, “Yüksek enflasyon aslında bir vergidir. Serbest piyasa koşulları işlemeli, ihalelerde ve kredilerde eşitlik ilkesi göz önünde bulundurulmalıdır. 2025’te büyük fırsatlar ve riskler bulunuyor, bu dönemi doğru şekilde geçirmeliyiz. Hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı ile güven ortamı yaratıp, liyakatli insanlarla bu reformları gerçekleştirebiliriz” diye konuştu.
“Ekonomide her şeyin yolunda olduğunu söyleyemeyiz”
Aras’ın ardından TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, ekonomik durumu değerlendirerek, “Sayın Bakan Mehmet Şimşek’in ekonomi programına destek veriyoruz, ancak ekonomide her şeyin yolunda olduğunu söyleyemeyiz” dedi. Enflasyonla mücadelenin hızlanması gerektiğine değinen Turan, “Artık daha hızlı sonuç almalıyız, yoksa stres birikiyor. Hem girişimciler hem de çalışanlar için enflasyonla mücadelenin maliyeti daha zor hale geliyor. Hem girişimciler için hem çalışanlar için. Sanayici çok zorlanıyor. İhracatçı kan ağlıyor. İthalatın cazibesi artıyor. Başka ülkelerde hammaddeyi daha ucuza alan, krediye daha ucuza erişen, enerji ve işçilik maliyetinin toplam maliyetler içindeki payı daha düşük olan rakiplerimizle biz nasıl rekabet edebiliriz? Bunun matematiği nedir? Verimlilik farkı bu makası kapamaya yeter mi? Peki bugün, işimizi nasıl devam ettireceğiz? Devam ettiremezsek çalışanlarımız ne olacak? Nüfus artış hızının dramatik biçimde azaldığının farkındayız. Peki bunun verimlilikte çok daha büyük bir artışı gerektirdiğinin ne kadar farkındayız? Çalışan sayısı artmadan, nitelik yükselmeden, verimlilik hızlanmadan, katma değer artmadan nasıl büyüyeceğiz? Bunu açıklayan bir teori var mı? Hem sanayici mutsuz hem çalışanlar” diye konuştu.
Turan sözlerini şöyle sürdürdü:
Hem büyük işletmeler zorlanıyor hem KOBİ’ler. Hem Batıdaki girişimciler yakınıyor hem Doğudakiler. Peki kimin yüzü gülüyor? Özdemir Asaf “Her şeyi zamana bıraktık, zamanımız var mı bilmeden…” demişti. Artık zamanımızın kalmadığını biliyoruz. Yıllardan beri iklim değişikliğine hazırlanalım diyoruz. Teknolojik dönüşümü kaçırmayalım diyoruz. Jeostratejik risklere karşı önlem alalım diyoruz. İşgücümüzü ve gençlerimizi çağın ihtiyaçlarına göre yetiştirelim diyoruz. İşgücü açığını kapatmak için önce kadınlarımızı işgücüne katalım diyoruz. Ticaret savaşlarına hazırlanalım, ithalatın değil, ihracatın cazip olduğu bir ekosistem oluşturalım diyoruz. Tarım ve hayvancılığın stratejik önemini hatırlayalım diyoruz. Dünyada büyük bir değişim yaşanıyorken, önümüzde bir sıçrama fırsatı olduğunu görüyoruz. Bundan yararlanalım diyoruz. Ama enerjimiz boşa gidiyor. Dünyadaki değişimi yakalayamıyoruz.
“Artık hiçbir şeyi zamana bırakamayız”
Artık hiçbir şeyi zamana bırakamayız. Bunun için zamanımız kalmadı. Bir an önce enflasyonla mücadelede kalıcı başarıyı sağlayalım. Para politikasını maliye politikasıyla ve yapısal reformlarla destekleyelim. Sanayiye mutlaka nefes aldırılması lazım. Yatırım, üretim ve ihracat desteklenmeli. Neler yapılması gerektiğini defalarca söyledik, bir kitapçık haline de getirdik. Çünkü “Sussak, gönlümüz razı değil.”