Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Toplumsal öfkenin arkasında bakılmayan yer

Gelişmelerin merkezinde yer alan hangi aktöre bakarsanız bakın yoğun ve sürekli olumsuz duyguların baskınlığı önemli bir gösterge olarak karşımıza çıkmaktadır. iyasetçiler kızgın, göstericiler öfkeli, müdahale eden kolluk güçleri hiddetli, tartışmacılar asabi…

Gelişmelerin merkezinde yer alan hangi aktöre bakarsanız bakın yoğun ve

Son günlerde yaşanan olaylar yazarlar ve yorumcular tarafından siyaset bilimi, ekonomi, uluslararası ilişkiler, hukuk, üreticiler, tüketiciler vb. pek çok perspektiften değerlendirilip enine boyuna tartışılmaktadır. Ancak meselelerin çoğunlukla birey ve toplumların duygusal durumları bağlamında ele alınmaması sebebiyle olup bitenlere ilişkin açıklamaların biraz eksik kaldığı da bir gerçektir.

Gelişmelerin merkezinde yer alan hangi aktöre bakarsanız bakın yoğun ve sürekli olumsuz duyguların baskınlığı önemli bir gösterge olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunu denemek için basit bir test yapalım. Lütfen haberleri, röportajları, olaylarla ilgili her türlü resim ve videoyu arka plandaki sesi kapatarak izleyin. İnsanların yüzlerinde ne görüyorsunuz? Daha sonra aynı şeyleri sesi açıp gözlerinizi kapatarak dinleyin. İnsanların seslerinde ne duyuyorsunuz? Genellikle bu sorulara verilecek cevaplar kızgınlık, hiddet ve öfke ekseninde olacaktır. Siyasetçiler kızgın, göstericiler öfkeli, müdahale eden kolluk güçleri hiddetli, tartışmacılar asabi gibi.

Problemin bir tarafı bu duyguların karşılıklı olarak tetiklenmekte olmasından kaynaklanmaktadır. Bir başka deyişle kızgın olan kişiler bu duyguyu doğru düzgün yönetemediği için kızgınlığını başkalarına yansıtmakta, böylelikle ikinci kişi öfkelenmekte ve doğal olarak zincirleme bir alevlenme gerçekleşmektedir. Kan davalarında, kavgayı ayırmaya çalışırken yumruk yediği için kızıp kavgaya dahil olma durumunda, trafikte önündeki araca kızıp başka bir araca bağırıp çağırmakta hep aynı mekanizma çalışmaktadır. Buradaki en önemli husus genellikle kızılan şey ile kızgınlığın yansıtıldığı şeyin aynı olmamasıdır. Ancak yoğun ve anlık yükselen duygular nedeniyle bastırılmış olan mantık bunun görülmesini engellemektedir. KIZDIĞIMIZ ŞEY İLE BUNU YANSITTIĞIMIZ ŞEY AYNI DEĞİLDİR! Bunu özellikle de bu günlerde şiar edinmeli, her yaptığımızı durup düşünüp yukarıdaki soru çerçevesinde sorgulamalıyız. Hepimiz insanız, hatadan muaf değiliz. Ve tam da aynı nedenle hatamızı fark etme ve düzeltme kabiliyetine de sahibiz.

İkinci önemli husus ise öfkenin aslında ikincil bir duygu olmasıdır. Yani öfke tek başına var olan bir duygu değildir. Onu fişekleyen asıl bir sebep vardır. Kabaca ifade etmek gerekirse öfke başka bir duygu tarafından gaza getirilmiş bir koruyucudur. Böyle bakınca öfkeye öfkelenmek iki taraf açısından da hem sağlıksız hem de verimsizdir. Yapılması gereken öfkenin arkasına bakmaktır. Kırılmışlık, gücenmişlik, reddedilmişlik, haksızlığa uğramışlık, adaletsizlik, köşeye sıkışmışlık, çaresizlik öfkenin ilk akla gelen tetikleyicileridir.

Lütfen kendinize sorun öfkenizin arkasında ne var? Neden onun gazına gelip öfke ile hareket ederek yeni öfkeler doğuruyorsunuz?

Asıl önemlisi acaba karşınızdaki kişinin öfkesinin arkasında da aynı şeyler mi var? Derler ki birbirlerini en iyi anlayanlar aynı yaralara sahip olanlardır. Acaba böyle yaklaşmak gerçek sorunu fark edip onun çözümü ile uğraşma yolunu kolaylaştırır mı?

Sadece bir fikir.