Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından yayımlanan 19. Para Politikası Değerlendirme Notu’nda, Türkiye’nin Mart 2025 itibarıyla G20 ülkeleri arasında en yüksek aylık tüketici enflasyon oranlarından birine sahip olduğu belirtilirken, Merkez Bankası’na faiz oranlarını %46 seviyesinde sabit tutması çağrısı yapıldı.
Rapora göre, mart ayında açıklanan %2,46’lık enflasyon oranı, döviz kuru baskıları ve küresel ekonomik dalgalanmalarla birleşince, ekonomideki kırılganlıkları artırdı. TEPAV, bu ortamda Merkez Bankası’nın temkinli bir para politikası izleyerek, faiz oranlarını değiştirmemesinin ekonomik istikrar açısından kritik olduğunu vurguladı.
Küresel Riskler ve siyasi gelişmeler etkili
Raporda, iç siyasetteki gerginlikler ve ABD’nin nisan ayında uygulamaya koyduğu yeni gümrük vergilerinin Türkiye’nin risk primini artırdığına dikkat çekildi. Bu gelişmeler, yerli yatırımcıların dövize yönelmesine ve yabancı yatırımcıların Türkiye’den çıkmasına neden oldu. TL’deki değer kaybı, Merkez Bankası’nın döviz satışları ve faiz artışlarıyla kısmen frenlendi.
Enflasyon G20’de zirveye yaklaştı
Yıllık enflasyonun yüksek seyretmesi ve beklentilerin kontrol altına alınamaması, 2025 sonu enflasyon hedeflerine ulaşmayı zorlaştırıyor. Raporda, kamu zamlarının da enflasyonist baskıyı artırdığına dikkat çekildi.
Ham petrol fiyatlarındaki düşüş Türkiye’ye pozitif yansıyor
Düşen ham petrol fiyatlarının Türkiye için olumlu bir gelişme olduğu belirtilirken, bu düşüşün ardında küresel ekonomideki yavaşlama beklentisinin olduğu da hatırlatıldı.
Yapısal reform çağrısı
TEPAV, enflasyonla mücadele için para politikasının yanında maliye politikasının da devreye girmesi gerektiğini belirtti. Özellikle vergi reformu, kamu harcamalarının verimliliği ve kayıt dışılıkla mücadelenin önemi vurgulandı. Aynı zamanda, yargı sisteminin işlerliğinin artırılması ve kurumlar arası koordinasyonun güçlendirilmesi gerektiği de ifade edildi.
Para politikası için net tavsiye
TEPAV Para Politikası Çalışma Grubu, Merkez Bankası’nın politika faizini %46 seviyesinde sabit tutmasını önerirken, faiz koridorunun da bu oran çerçevesinde yeniden tanımlanması gerektiğini belirtti. Raporda ayrıca repo faizinin yeniden temel politika faizi olarak kullanılmasının, para politikasında öngörülebilirliği artıracağı ifade edildi.