Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İnsanlar ne ister?

Varlığınızı sürdürememekten, geleceğe dair umutlarınızın, planlarınızın eksikliğinden korkuyor musunuz? Kaybetmişlik, durumun değişmeyeceği, ne kadar çabalasınız da mevcut işleyişin sağ kalma ve gelişme ihtiyaçlarınızı karşılamanızı engelleyeceği gibi duygulara sahip misiniz?

Varlığınızı sürdürememekten, geleceğe dair umutlarınızın, planlarınızın eksikliğinden korkuyor musunuz? Kaybetmişlik,

Birkaç haftadır sürdürmekte olduğumuz toplumsal öfke-tepki konusuna devam ediyoruz. Başlığı biraz değiştirerek soracak olursak yaşayan her organizma en temelde ne ister? Cevap basittir: varlığını sürdürmek (sağ kalmak) ve gelişmek (daha iyi duruma gelmek). İnsanların, hayvanların, bitkilerin, tek hücreli canlıların, uluslararası şirketlerin, kâr amacı gütmeyen şirketlerin kısacası tüm örgütlenmiş yaşam formlarının davranışları bu iki güdü ile açıklanabilir.

Sağ kalmak en temel amaçtır. Çünkü eğer sağ değilsek diğer istek ve ihtiyaçların bir anlamı kalmaz. Bunun için yeme, içme, barınma, sağlıklı olma, güvende olma, sürdürülebilirlik gibi ihtiyaçların karşılanması gerekir. Sağ kalma kısmı hallolduktan sonra doğamız gereği fazlasını isteriz. Bu güdüler karşılanmadığı, tehdit edildiği, engellendiği zaman ne olur? Farkına bile varmadan korkmaya başlarız. Öleceğimizden, aç kalacağımızdan, başa çıkamayacağımızdan, rahata eremeyeceğimizden. Korku öfkeye dönüşür, öfke ise saldırganlığa.

Son günlerde olan bitene bu perspektiften bakmak farklı çıkarımlarda bulunmaya imkân vermektedir. Tepkinin gerisinde korku, korkunun gerisinde ise varlığını sürdürememe veya daha iyiye gidememe duygu ve düşünceleri bulunmaktadır. Kalabalıklar temel ihtiyaçlarını karşılayamamakta, gelecekte durumun daha iyiye gideceğine ilişkin bir işaret de görememektedir.

Peki büyük şeyler mi istenmektedir? Aslında hayır. İnsanların büyük bölümü açlık çekmeyecek kadar gelir getirecek, küçük de olsa bir ev, ikinci el de olsa bir araba sahibi olabilmelerine imkân verecek bir iş, ailelerini alıp birkaç gün tatile kaçabilmek, çocuklarına istedikleri oyuncakları alabilmek, emekli maaşı ile geçinebilmek, gelecekle ilgili planlar yapabilmek, ümitler besleyebilmek gibi en temel şeylere özlem duymaktadır. Öfkeli insanların büyük bir çoğunluğu rezidanslar, villalar, ultra lüks arabalar, özel adalarda tatiller, haute couture kıyafetler, tasarım takılar vb. istememektedir. Hatta kendi ihtiyaçları karşılandığı sürece bunlara kimin sahip olduğunu umursamamaktadır. Ancak temel ihtiyaçlar karşılanmadığında durum tersine dönmekte ve gözlerine batmaktadır. Bir yandan da tehdit altında hissedilince korku ve öfke döngüsü de kaçınılmaz olmaktadır.

Lütfen kendinizden başlayarak çevrenize bir bakın. Varlığınızı sürdürememekten, geleceğe dair umutlarınızın, planlarınızın eksikliğinden korkuyor musunuz? Kaybetmişlik, durumun değişmeyeceği, ne kadar çabalasınız da mevcut işleyişin sağ kalma ve gelişme ihtiyaçlarınızı karşılamanızı engelleyeceği gibi duygulara sahip misiniz? Sonra çemberi genişletin. Çalıştığınız şirket, tedarikçileriniz, yaşadığınız mahalle, iş ortaklarınız, çocuklarınız benzer duygu ve düşünceleri paylaşıyor mu?

İşte bu duygu ve düşünceler değişmeden, insanlar ikna olmadan, sağ kalma modundan çıkmadan, yeniden umutlanmadan korku-öfke sarmalının yerini olumlu duygulara bırakması mümkün görünmemektedir. Bunun olabilmesi için de gelire ihtiyaç bulunmaktadır. Para olmadan yukarıdakilerin çözülmesi hayaldir. İşe ihtiyaç vardır, istihdama ihtiyaç vardır, yeni yatırımlara, yatırımcılara, sermaye akışına, yastık altından çıkıp ticarete yönelecek paraya, gelecek kötü günlerden endişelenmeden yatırım yapabilmeye, para harcayabilmeye ihtiyaç vardır.

Ancak bunların olduğunu gördüğümüzde işlerin iyiye gittiğini söyleyebiliriz.