Harvard Rektörü Alan M. Garber’ın üniversite topluluğuna gönderdiği açıklamada, hükümetin 11 Nisan tarihli müdahaleci taleplerinin ardından yalnızca mevcut fonları değil, ek 1 milyar dolarlık yeni hibeleri de dondurma sürecine girdiği belirtildi. Ayrıca üniversiteye yönelik çok sayıda soruşturma başlatıldığı, uluslararası öğrencilerin eğitim hakkının tehdit edildiği ve üniversitenin vergi muafiyetinin iptali gibi adımların da gündeme geldiği ifade edildi.
“Tıbbi ve bilimsel araştırmalar tehlikede”
Garber, hükümetin bu kararlarının sadece üniversiteyi değil, aynı zamanda toplum sağlığını da tehdit ettiğini vurguladı. Fon kesintileri nedeniyle kanser, Alzheimer, Parkinson ve MS gibi hastalıklarla ilgili önemli araştırmaların durma riskiyle karşı karşıya olduğunu belirten Garber, “Bu kararların bedelini, gelecekte tedavi edilebilecek ya da önlenebilecek hastalıklarla mücadele eden hastalar ve yakınları ödeyecek” dedi.
Antisemitizm gerekçesiyle yapılan müdahale eleştirildi
Hükümetin bu adımları, Harvard’ın antisemitizmle mücadelesine yönelik tutumunu gerekçe göstererek attığını belirten Garber, antisemitizme karşı mücadelenin ciddiyetle sürdürüldüğünü söyledi. “Yasalar çerçevesinde üzerimize düşeni yapıyoruz. Bu sadece yasal bir yükümlülük değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluktur” ifadelerini kullandı.
“Üniversitenin bağımsızlığı hedefte”
Garber, hükümetin taleplerinin öğretim içeriklerini ve personel alımlarını kontrol altına alma girişimi taşıdığını belirterek, bunun üniversitelerin bağımsızlığına doğrudan müdahale anlamına geldiğini savundu. “Amerikan yükseköğretimi, akademik özgürlük ve bilimsel araştırma sayesinde dünya çapında saygı görüyor. Bu değerleri korumak için mücadele edeceğiz” dedi.
Yeni raporlar yolda
Harvard yönetimi, antisemitizm, İslamofobi, Arap ve Filistin karşıtlığı gibi konularla ilgili oluşturulan iki ayrı görev gücünün hazırladığı raporları yakında kamuoyuyla paylaşacağını da duyurdu. Raporların kapsamlı öneriler içerdiği ve uygulanabilir adımlarla desteklendiği belirtildi.
Harvard’ın açtığı davayla birlikte, üniversiteler ve federal hükümet arasında yetki ve özgürlük sınırlarına ilişkin yeni bir tartışmanın kapısı aralanmış oldu.