Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, yaptığı basın açıklamasında 2025 yılı vekaletle kurban kesim bedellerini duyurdu. Açıklamaya göre, bu yıl yurt içinde kurban kesim bedeli 13.500 TL, yurt dışında ise 5.450 TL olarak belirlendi.
Vekaletle kurban kesimi Nedir, nasıl yapılır?
Dini ibadetler arasında yer alan kurban kesimi, mali bir ibadet olduğundan dolayı, kişinin bu ibadeti kendi yerine bir başkasına yaptırması mümkündür. Kişi kurbanını bizzat kendisi kesebileceği gibi, başka bir kişiyi veya kurumu da vekil tayin edebilir. Burada dikkat edilmesi gereken, kurbanın Allah rızası için ve vekalet veren kişinin adına kesilmesidir.
Vekalet Nasıl Verilir?
Vekalet hem sözlü hem de yazılı olarak verilebilmektedir. Sözlü vekalet vermek isteyen bir kişi, kurbanı kesecek olan kişiye şu şekilde hitap edebilir:
“Seni kurbanımı kesmeye, kestirmeye ve bu işlerle ilgili işlemleri yapmaya vekil tayin ettim.”
Bu şekilde verilen vekalet sonrasında, kişi isterse vekaletini başka bir kişiye ya da kuruma da devredebilir. Bu tür vekaletlere “umumi vekalet” denir.
Yazılı vekaletlerde ise vekalet veren kişinin adı, vekalet verilen kurum ya da kişi ve vekalet kapsamı açıkça belirtilir. Bu belgeler dijital yollarla da iletilebilir.
Uzaktan vekalet verilebilir mi?
Evet, vekalet sadece yüz yüze değil, aynı zamanda telefon, internet, e-posta gibi iletişim araçlarıyla da verilebilir. Telefonda vekalet verirken de aynı ifadelerin kullanılması gerekir:
“Allah rızası için kurban kesmesi için seni vekil tayin ediyorum.”
Diyanet’ten kurban organizasyonlarıyla ilgili açıklama
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun aldığı kararlara göre, vekaletle kurban kesimi iki yöntemle uygulanabiliyor:
Vatandaş, bir kuruluşa genel vekalet veriyor ve kuruluş, bayram günlerinde kurbanı bu kişi adına kesiyor.
Kuruluş, belirlenen bedel karşılığında vatandaşlara kurbanlık hayvan veya hisse satıyor. Kurban günü geldiğinde ise vekalet alınarak kesim işlemi gerçekleştiriliyor. Etler ya kurban sahibine teslim ediliyor ya da onun izniyle ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyor.
Her iki uygulamanın da, dini usullere uygun yapıldığı sürece geçerli ve caiz olduğu vurgulanıyor.