Bir önceki yazımda Türk Lirası cinsi mevduat hesaplarından elde edilen faiz gelirlerine yapılan stopaj artırımını yorumlamıştım. 2020 yılında yapılan stopaj indiriminin bu ay itibarıyla sonlandırılmasını Maliye’nin vergi gelirlerini artırma çabasına ve Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin hızla arttığı bir ortamda Türk Lirası’nın değer kaybının ciddi bir endişe kaynağı olmaktan çıkmasına bağlamıştım.

Toplam büyüklük olarak TL mevduatların gerisinde olsa da, risksiz bir yatırım aracı olarak mevduata çok yakın bir alternatif olan para piyasası fonlarında (PPF) da 1,6 trilyon lirayı aşan bir birikim mevcut. PPF’lerden elde edilen kazançların stopajı Mayıs 2024’te yüzde 0’dan yüzde 7,5’e, kasım ayında da yüzde 10’a yükseltilmişti. Stopaj oranı son olarak 1 Şubat 2025’te TL mevduat stopajlarıyla eş zamanlı olarak yüzde 15’e çıkarıldı.
Tasarruflarını mevduat hesaplarında değerlendirenler için vade bitiminde güncel stopaj oranlarına tabi olmak kaçınılmaz bir durum. Ancak para piyasası fonlarının alındıkları tarihte geçerli olan stopaj oranı ile devam ediyor olmaları yatırımcılar için önemli bir avantaj.
Politika faizindeki toplam 500 baz puanlık indirime rağmen aylık fon getirilerinin yüzde 4’e yakın olduğu bir dönemde, stopajsız ya da düşük stopajla alınmış PPF’ler yatırımcılar için adeta altın değerinde. Önümüzdeki aylarda da bunları kolay kolay bozdurmak istemeyecekler gibi görünüyor, ki bunun döviz talebini azaltıcı bir etkisi olacağını söyleyebiliriz. Benzer şekilde düşük stopajlı PPF’lere park etmiş olan tasarrufların borsaya geçişi de sınırlı miktarda olacak gibi görünüyor.
Buna karşılık, bireylerin 1 Şubat tarihinden sonra yapmakta oldukları yeni yatırımlar için mevduat ve PPF’nin yanı sıra risk düzeyi daha yüksek olan fonları, döviz, altın, hisse senedi ve taksitle satın alınabilen gayrimenkulleri de değerlendirmeye almaları daha büyük bir olasılık.
‘First in – first out’ uygulamasına dikkat
Para piyasası fonlarına yatırım yapanların dikkat etmesi gereken bir durum, fon satım emri verildiğinde en yakın tarihte alınan değil, geçmişte ilk olarak alınan fonların bozuluyor olması. Bu da düşük stopaja tabi olan fonların istemsizce elden çıkması anlamına geliyor.
Peki, böyle bir kayıp yaşamamak için yapılması gereken nedir? Bu problemin bir çözümü fon alımında kullanılacak olan parayı daha önceki işlemlerde kullanılmış olan yatırım hesabı yerine farklı bir vadesiz hesaba aktarıp fon alımını oradan yapmak. Böylece, gelecekte fon bozdurulacağı zaman, alım tarihi en yakın olan fonlar için emir verilerek eski fonların yerinde kalması sağlanabilir. Diğer bir çözüm ise geçmişte alınmış olan para piyasası fonlarına ekleme yapmak yerine, getirisi aşağı yukarı aynı olan farklı bir PPF’den alım yaparak eski ve yeni tasarrufları ayrıştırmak.
Vadesiz hesaptaki bir para ile hisse yoğun fon, değişken fon ya da borçlanma araçları fonu gibi PPF’den farklı bir kategoriye giren fonlardan alım yaparken de dikkatli olmak gerekiyor. Zira fon alım emri verildiğinde, alım gerçekleşene kadar (yani 1 ya da 2 gün) söz konusu meblağ para piyasası fonunda değerlendiriliyor ve alımın gerçekleştiği gün eldeki PPF’lerden bozum işlemi yapılıyor. Eğer fon alım emrini farklı bir vadesiz hesaptan vermeyi ihmal ettiyseniz ve bankanız sizin adınıza 1-2 günlük nemaladırma için mevcut PPF’nizin aynısından aldıysa, yine ‘first in – first out’ problemini yaşamanız ve eski fonlarınızın uçup gitmesi söz konusu oluyor.
“Cem Hocam bunu nereden biliyorsun, emin misin” diyorsanız, kesinlikle biliyorum çünkü bu hatayı ben de yaptım. 🙂