Yıl sonu yaklaşıyor, emeklilik kararını vermek için süre daralıyor

Emekli maaşlarının hesaplanmasında kullanılan formüllerin bir sonucu olarak, 2024’te emekli olanların 2025’te emekli olanlara göre çok daha avantajlı olacağı sosyal güvenlik uzmanları tarafından geçtiğimiz aylarda gündeme getirildi. Bu iddialara hükümet cephesinden gelen ilk yanıt durumun farkında olunduğu ve bir düzenleme üzerinde çalışıldığı şeklindeydi. Ancak yıl sonu yaklaşmış olmasına rağmen şu ana kadar bu konuda herhangi bir somut gelişme yok.

Aynı kişiye 2024 veya 2025’te emekli olması durumunda bağlanacak maaşlar arasında çok büyük bir fark olacağı iddiası doğru. Zira, 2024 yılı bitmeden emekli olanların maaşı hesaplanırken bu yıl emeklilere yapılan toplam yüzde 86 zam dikkate alınacak.

Buna karşılık, emekliliği 2025’e kalanlar için 2024’ün enflasyon oranına bakılacak. 2024 yılı tüketici enflasyonun yüzde 43 olacağını varsayarsak, iki grup arasında hayat boyu devam edecek olan yüzde 30 civarı bir maaş farkı söz konusu olacak (1,86 ÷ 1,43 = 1,30).

Geçtiğimiz gün basın mensuplarının sorularını yanıtlayan AKP Grup Başkanı Abdullah Güler bu konuda “Kimi etkiliyor, ne kadar etkiliyor, nasıl hesaplanıyor? Bunlara ilişkin henüz bize gelen bir rapor yok. Bu sadece bir duyum olarak geliyor, yani gerçekten bir fark doğuyor mu? Henüz net bir şey yok” açıklamasında bulundu.

Güler daha önce yaptığı bir açıklamada ise “Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı içerisinde Emekli Sandığı, memurlar ayrı bir statüde, kamu işçileri farklı bir statüde, SGK ve Bağkur da kendi statülerine sahip. Bunları incelediğimizde, 2024-2025 dönemine ilişkin belirgin farkların olmadığını görüyoruz” demişti.

Aynı konuda TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay’dan da “Bu sistem iki aydır devam ediyor. Kamu işçisi, 2025 Ocak 14’te emekli olursa yüzde 35 fazla alıyor. 2025 Ocak 15’te emekli olursa yüzde 35 az alıyor. Özel sektörde sene sonu için bu öyle büyük bir rakam ki bununla ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı A’dan Z’ye her şeyi biliyor. Bununla ilgili 20 gün önce güzel bir kitap yaptık. Kitap da TBMM’de grubu bulunan bütün partilere ve sivil toplum kuruluşlarına dağıtıldı. Bu emeklilik nasıl bağlanıyor, ne kaybınız var, ne zaman düzelecek diye hepsi kitabın içinde var. (Emeklilik için) azımsanmayacak şekilde talep var. En az 5 bin ile 12 bin lira arasında bir para farkı var. İnsanlar o parayı niye bıraksınlar? Bu işi enflasyona bağlayamazsınız. Enflasyonu denk getireceğim diye ülkeyi uçuruma götürmenin bir anlamı yok” açıklaması geldi.

Sosyal güvenlik uzmanlarının 2 ay kadar önce gündeme getirdiği, üzerinde TÜRK-İŞ ve muhtemelen başka kurumların da rapor hazırladığı bir konuda, iktidar partisinin hâlâ “Henüz belli değil, araştırıyoruz, büyük fark yok” gibi açıklamalar yapması, bu konuda bir aksiyon alınamayacağını düşündürüyor. Objektif bir yorum yapmak gerekirse bu çok da yadırganacak bir durum değil. Çünkü bu yıl emekli olup yüksek maaş bağlanacak kişilere “Size çok yüksek maaş bağlanıyor, bunu geri çekiyoruz” denme şansı yok. 2025’te emekli olacak kişilere de formüllere uygun şekilde maaş bağlamak yerine “Siz piyangoyu az farkla kaçırdınız; size de bir jest yapalım” diyecek bir hali de yok hükümetin.

Dolayısıyla, şu an ortaya çıkmış olan farkın bir seferlik bir durum olduğu kabullenilip, emeklilik başvurusu kararı çalışanlara bırakılacak gibi görünüyor. Önümüzdeki yıllarda enflasyon kontrol altına alınır ve emekli maaşlarına yapılan zam oranları enflasyon oranından fazlaca ayrışmazsa bu sorun tekrar yaşanmayacaktır. Yine de her ihtimale karşı, emekli maaşı hesaplamasıyla ilgili bir kanuni düzenleme yapılarak gelecekte ortaya çıkabilecek benzer durumlara önlem alınması söz konusu olabilir.

Emekli olduktan sonra da çalışmaya devam edenlerin sayısının az olmadığını biliyoruz. Lâkin, 2024 yılı içinde emekli olmanın daha cazip olması, azımsanmayacak sayıda çalışanın işten ayrılmasına ve iş arayan gençler için biraz daha olumlu bir ortam oluşmasına yol açabilir.

Enflasyonu patlatıp hayatı zorlaştıran ekonomi politikalarının dolaylı bir şekilde böyle olumlu bir sonuç doğurması bir züğürt tesellisinden ibaret olacak gibi görünüyor.

Cem Başlevent’in tüm yazıları için tıklayınız.

1973 İstanbul doğumlu olan Prof. Dr. Cem Başlevent, ekonomi alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini Boğaziçi Üniversitesi'nde almıştır. 2000-2023 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde çalışan Başlevent, halen İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Akademik çalışmaları bireylerin işgücüne katılımı, politik tercihleri, yaşam memnuniyeti gibi konuları kapsamaktadır.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search