Yanılsamalar ve ikili sistem  

Güncel yaşantımızda pek çok problem ile karşılaşırız. Bu problemleri kimi zaman zor, kimi zaman kolay olarak algılarız. Örneğin; 2×2 problemi hemen hemen hepimizin aklına gelir. Peki, 24×17 ya da 48×39? 

Bu biraz uğraştırıcı olur değil mi? Elimize bir kalem ve kağıt alıp hesaplamamız gerekir. Birisi size adınızı sorduğunda hemen cevap verebilirsiniz. Ama bu soru “Türkiyenin en uzun dağı kaç metredir” olursa burada biraz zorlanabilirsiniz 

Aslında zor veya kolay algılamamızın nedeni, çaba gerektirmeden bir cevaba ulaşmıyor olmamızdan ileri gelmektedir. Hemen cevabı vermek isteriz, ya da çaba gerektirmeden kolayca yanıtlamak isteriz. 

Peki, neden böyledir? 

İnsan zihni iki sistemden oluşur. Bu sistemler 1. ve 2. sistem olarak adlandırılır. 1.sistem, otomatik olarak ve hızlı işler, çok az veya sıfır çaba gerektirir. Ve hiçbir istemli denetim içermez. Öte yandan 2. sistem, dikkati, karmaşık hesaplamalar dahil, çaba isteyen zihinsel işlemlere yöneltir. 2. sistemin işleyişi sıklıkla eylem seçim ve yoğunlaşmaya ilişkin öznel deneyimlerle ilişkilendirilir. (Kahnemann, 2002)

Bu iki sistemin kabaca faaliyetlerini fark edebilmek adına lütfen aşağıdaki görsele bakınız. 

Sizce hangisi daha uzun? 1. çizgi mi, 2. çizgi mi?  

İlk bakışta hepimiz için 1. çizgi daha uzun görünür, otomatik olarak algıladığımız bu işlemi zihnimizin 1. sistemi yapar. Fakat biraz çekilip baktığımızda iki çizginin de uzunluk bakımından eşit olduğunu anlarız.  Bu muhakemeyi zihnimizin 2. sistemi yapar. 

Bu örnek literatürde Müller-Lyer yanılsaması olarak geçmektedir. İzlenimlerimizin aslında bir yanılsama olabileceğini ve hatta bunun zihnimizin yapısından kaynaklanan organik bir durum olduğunu bize söyler. 

Peki, karar verirken ya da önemli bir tercih yaparken ne yapmalıyız? Tabii ki izlenimlerimize güvenebiliriz. Eğer onların bizlerde gerçek bir nedeni varsa neden olmasın? Ama tam da bu noktada izlenimin gerçek bir nedene mi dayandığını yoksa bir yanılsama mı olduğunu anlamak için biraz yavaşlamalıyız. 

Yavaşlamak, ani kararlar vermemek 2. sistemi aktive edeceğinden, daha sağlıklı kararlar verebileceğimiz bir alanı bize bırakır. Çünkü önemli tercihler ve kararlar zihinsel çaba gerektirir ve zihnimizin 2. sistemini daha çok kullanacağımız bir işlemler türüdür.  

Bu iki sistemin çalışma tarzlarını belirtmek adına başka bir örnekle devam edecek olursak, aşağıdaki bilmeceye göz atalım: 

Bir beyzbol sopası ile bir topun fiyatı 1 dolar 10 cent.

Sopa toptan 1 dolar daha pahalı.

Topun fiyatı nedir?

Hemen aklımıza gelen cevabı şuraya yazıyorum, 10 cent . 

Peki, bu doğru mu? Bakalım… 

Top 10 cent olursa beyzbol sopası 1 dolar 10 cent olur.

Toplamda ise elde edeceğimiz 1 dolar 20 cent ki bu yanlış cevap . 

Halbuki doğru cevap 5 centtir.

5 cent top, 1 dolar 5 cent de sopa ile 1 dolar 10 cent i bulmuş olduk. 

Burada gözlemleyebileceğimiz, 10 centin akla daha kolay geliyor olmasından dolayı, 1. sistemin otomatik olarak onu doğru öngörmesidir. Ne var ki direk cevap vermek yerine, problemi biraz düşünürsek, zihnimizin 2. sistemi devreye girip, 1. sistemin önerdiği cevabı değerlendirerek bunun yanlış olduğunu bize fark ettirecektir.

2. sistem, 1. sistemin önünde olduğu durumlarda, insanlar rasyonel veya rasyonele yakın kararlar alırken, aksi durumda, sonuçlar yanıltıcı olabiliyor…

Kaynakça

Kahnemann, Daniel. Hızlı ve yavaş düşünme. 8. Baskı. İstanbul: Varlık yayınları, 2018.

Yıldız Teknik Üniversitesi'nde İngilizce İktisat Bölümü'nde lisans öğrenimini tamamladı. Aynı üniversitede halen yüksek lisans yapıyor. Lisans eğitimi sırasında İspanya, Universidad de Granada'da Erasmus yaptı. Davranışsal iktisat ve çevre ekonomisi üzerine çalışmalarını sürdürüyor.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search