BirGün yazarı Aziz Çelik, memur sayılarının OECD ortalamasının altında olduğunu söyledi. Ekonomist Cüneyt Akman da Çelik’in açıklamalarını alıntılayarak, sayıdan çok üretken kadrolara dikkat çekti.
Ekonomist Cüneyt Akman, memur sayıları hakkında değerlendirmelerde bulundu. BirGün gazetesi yazarı Aziz Çelik’in “Memur sayısı çok safsatası” başlıklı paylaşımını alıntılayan Akman, şu ifadeleri kullandı:
“Veriler üzerinden yapılan bu niceliksel tartışmada Aziz Hoca büyük ölçüde haklı. Ama nicel ve toplulaştırılmış istatistikler bazı seyleri anlatırken bazı şeyleri anlatamıyor. Bir de toplum algısı meselesi var. Politik tercihlerde o algı kritik. Tıpkı enflasyon algısı gibi toplumdaki “memur” algısı da sadece manipülasyon veya psikolojik algı ürünü değil temel bir gerçekliğe de dayanıyor.
Solun “hayır, memur sayısı hiç de fazla değil, hâttâ az bile” şeklindeki savunusunun/savının politik olarak kazanma şansı hiç yok. Diğer yandan o toplulaştırılmış, nicel veriler de gerçeği çok yansıtmıyor. Dediğim gibi, solun buradaki tutumu memur sayısını daha fazla artıralım olmamalı.
Zaten bu talep yapılabilse bile ekonomik olarak sürdürülemez. Zira bir toplumun artık değer üretmeyen nüfus kesiminin oranı son kertede ne kadar artı değer ürettiğine bağlıdır.
Burada 3 ciddi sorun var. Toplam istihdamda idari ve/veya üretken olmayan kadroların üretken kadroların lehine nitelik olarak artırılırken nicelik olarak azaltılması (gerekir).
2. Memur (emir alan, idari bir işe amirin direktifleri doğrultusunda atanan) kişinin hukuki/ toplumsal durumu… Her amir hiyerarşide aynı zamanda memur olduğundan idari buyurgan ile işi fiilen yapan ayrımı önemli… Bankamatik memuru, siyasi kollanan memur vb miktarı da öyle,;ama bunu zaten biliyoruz.
Ama en önemlisi amirlerin kamu devlet degil halk ablaminda kamu) denetimine ve görevden geri çağrılmaya açık olup olmayışıları. Yani halka mı hesap veriyorlar yoksa amiri ve üst amir olan siyasetçiye mi? Benim uzun yıllardır gördüğüm şu: Türkiye’de idari işler doğru bir yönetim tarzıyla (hele de bugünkü bilişim teknolojisi imkanlarıyla) mevcut memur sayısının daha azıyla daha kaliteli yapılabilir. Kamu istihdamının ülkede ekonomiye destek kaldırıcı olarak kullanıldığı da malum. O yöntemin işe yaradığı kanısında değilim.
Sosyal refah devletlerindeki memur sayısı fazlalığı (grafikteki İskandinav ülkeleri ve Fransa örneği) çok da sürecek gibi gözükmüyor.
Neoliberal reçetelerin galibiyeti (devletin küçülmesi retorigi vb) sadece bir ideolojik propaganda üstünlüğünden dolayı değil aynı zamanda klasik sosyal demokrat modelin günümüz şartlarına göre hayli modası geçmiş ve artık kolayca sürdürülemez olmasından da kaynaklanıyordu.
Önerin ne denirse…
Memur sayısı ikincildir önemli olan kamu çalışanlarının bileşimi ve hukuki toplumsal niteliği.
Öyleyse
1. Bir kamu çalışanları reformu ile
a) Kamu çalışanlarına grev hakkı tanınmalı, buna mukabil kamu yöneticilerine yerel olarak güven oylamasıyla görevden geri çağrılma koşulu gelmeli (geçmişte sosyalist ülkelerde uygulandı. ABD’de de büyük idari kadrolar mesela valiler seçimle geliyor). Sonuçta kamu çalışması sadece ismen değil gerçekten “kamu emekçisi” olmalı ve memur niteliğinden çıkarılmalıdır. Kendisini amirine, siyasetçiye değil halka karşı sorumlu gormek zorunda kalmalıdır.
b) Diyanet kadroları ya minimuma indirilmeli ya da tümden lağvedilmeli. Camilerin kadro ve sair giderleri belli bir devlet desteğinin dışında cemaati tarafından sağlanmalı. (Böylece gerçek dindar kimlermis görürüz hem de) Aynı şekilde güvenlik bürokrasisi ve teşkilatı, issizlein başka işsiz ve işçileri kontrol altına almak icin yığıldığı bir teşkilat olmaktan çıkarılmalı. Teknik yeterlilik seviyesi yükseltilerek sayıları ciddi olarak azaltılmalı. Aynı sey kısmen maliye teşkilatı için de söylenebilir.
c) Buna karşılık doktor, ögretmen ve teknik eleman gibi uzmanlik gerektiren ve birçoğu artı değer üreten kamu çalışanlarının sayısı arttırılmalı.
d) Sayısı ciddi olarak azaltılan memurların ve bilhassa biraz önce saydığım teknik bilgi sahibi kamu çalışanlarının özlük hakları ciddi olarak iyileştirilmeli: İş güvenliği, boş zaman hakkı, performans kriterlerinin sadece niceliksel değil niteliksel de olmasını sağlamak, işlerini yaparken onlara laf olsun diye değil gerçekten mesleki eğitim vermek, vb.
Şimdilik bu kadar.”