Taypa Tekstil, güneş enerjisi ile tamamen enerji ihtiyacını karşılayarak, denim sektöründe su kullanmadan üretim yapmayı başaran bir firma olarak dikkat çekiyor. Son 5 yıl içinde sürdürülebilirlik odaklı olarak gerçekleştirdiği yatırımlar ile 5 milyon euro harcayan şirket, bu sayede karbon emisyonunu yüzde 40 oranında azaltmayı başardı.
Tekstil sektörü, dünya genelinde yüksek karbon emisyonu salımına yol açan endüstrilerden biri olarak öne çıkıyor. Dünya’dan Başak Nur Gökçam’ın haberine göre Yapılan hesaplamalara göre, her bir kilogram tekstil ürünü, atmosfere 2 kilogram karbondioksit salıyor. Moda endüstrisi ise küresel karbon emisyonlarının yüzde 10’unu, ayrıca dünya genelindeki atık suyun yüzde 20’sini oluşturuyor. Peki, bu dev endüstrinin çevresel farkındalığı ne seviyede? Taypa Tekstil, denim kumaş üreticisi olarak, bu konuda önemli adımlar atıyor. Sektördeki sürdürülebilirlik anlayışıyla dikkat çeken Taypa Tekstil, çevre dostu yatırımlarıyla karbon ayak izini azaltmayı hedefliyor ve sektöre örnek teşkil eden uygulamalara imza atıyor.
Taypa Tekstil Genel Müdürü Burak Karaarslan Çevresel sürdürülebilirlik konusunda dönüşümün gerektiği en önemli sektörlerden birinin tekstil olduğuna vurgu yararken, “Her üretimde elbette ki bir tüketim olur ama burada asıl önemli olan şey bunun nasıl rehabilite edileceği. Günün sonunda yine tüketilecek bir şeyler mutlaka olsa da bunu sınırlı kaynakları minumumda tüketerek yapıyor olmak gerekiyor. Dünya Bankası verilerine göre küresel kıyafet satışları artmaya devam ediyor. 2030 yılında bu artışların yüzde 50 üzerinde olacağı öngörülüyor. Bu nedenle de sektörü sürdürülebilirlikle dönüştürme mecburiyetimiz var. Çünkü nüfus artmaya devam ederken, tüketimi de bizim doğru kaynak kullanımı ile oranlayarak azaltmamız lazım. Burada da moda sektörü önemli aktör diyebiliriz” dedi.
Sektörde en önemli kaynaklardan birinin pamuk olduğunu ve özellikle de geleneksel yöntemlerde iki katı fazla su tüketimi olduğunu belirten Burak Karaarslan, “Dolayısıyla geleneksel pamuk üretiminden ve bununla bağlı tüketimden daha rejeneratif pamuklar, geri dönüşüm pamukların kullanımı ile doğru dönüşümü hızlandırmak gerekiyor.
Bu anlamda sektör farkındalığının oluştuğunu söyleyebilirim. Nihai tüketicide her ne kadar farkındalık çok olmasa da imalat sanayiinde o farkındalık oluşmaya başladı. Nihai tüketicide farkındalığın oluşması için de rejeneratif ve geri dönüştürülmüş pamuk gibi ürünlerin maliyetlerinin konvansiyonel sistemlerden daha pahalı olmaması gerekiyor.
Çünkü sürdürülebilirlik her ne kadar önemli ve güzel bir şey olsa da yüzde 10-20 daha pahalıya satıldığında talep görmeyebiliyor. Sürdürülebilir elyafla yapılan ürünler daha ucuz hale gelmiş olsa teşvik olur fakat ne yazık ki şu an bu iş, organik pamukla alınanlara kıyasla daha pahalı. Beş yıl öncesiyle kıyasladığımızda o aradaki farkın azaldığını söyleyebilirim ham madde ve maliye kısmında. Ama daha gidilecek yol var. Teknoloji geliştikçe, maliyet farkı da düşecektir” diye konuştu.
Komite ile çalışıyoruz
Sürdürülebilirliğin Taypa Tekstil’de yaklaşık 10 yıldır konuşulan bir konu olduğunu ve 2017 yılından bu yana sürdürülebilirlik raporu çıkarttıklarının bilgisini veren Karaarslan, “Başkanlığını kendim yaptığım bir Sürdürülebilirlik Komitemiz mevcut. Bu komitede belli aralıklarla toplanıyoruz ve yaptığımız her işi daha sürdürülebilir kılmanın yollarını arıyoruz. Tüm bu toplantılar esnasında ortaya farklı farklı birçok proje de çıkmış oluyor ve yatırımlara başlıyoruz. Taypa Tekstil olarak yeni nesil makine değişim yatırımları haricinde sürdürülebilirlik odaklı altyapı yatırım tutarımız son 5 yılda 5 milyon euro olarak gerçekleşti. Bu alana yatırım yapmaya da devam edeceğiz” dedi.
Tekstilin atığı, çimentonun girdisi oldu
Sürdürülebilirlik odağında son geliştirdikleri projeye ilişkin de bilgi veren Burak Karaarslan, “Denim endüstrisinde ana prosesimiz ürün yıkamadır ve bu yıkama esnasında da pomza taşı kullanırız. Eriyen bir taş olan pomza, üretim esnasında çamaşır kazanlarına atılır ve makinelerde ürünlerle çarparak denim efektini kumaşa verir.
Fakat bu taş suda belli bir zaman içinde çözülür ve çözüldükçe kum tanesine dönüşerek, giderlerden çıkarak gider. Sonra da çökertme yöntemiyle çamur haline getirerek, bertaraf edilmek için resmi firmalara gömülmesi için verilir. Biz bu çamuru değerlendirmenin yollarını aramak için komite ile toplandık ve bu çamurun beton endüstrisinde kullanılabileceği düşüncesiyle bir proje geliştirdik bunun aslında çimento firmalarında hammadde olabileceğini öğrendik.
Bu hammadde için girdi kodu da elde ettik. Şimdi pomza taşı atığımızın tamamını çimento firmalarına veriyoruz. Yani bizim sektörümüzün atığı, çimento sektörünün girdisi oldu. Bunu sadece biz değil, tüm firmalar da girdi kodu olduğu için yapabilir. Biz bu sayede bertaraf giderimizi de ortadan kaldırmış olduk. Yani pomza taşı atığının değerlendirilmesi hem doğaya hem de şirkete kazanç sağlamış oldu” diye konuştu.
Türkiye’nin pamuk toplamada gelişmesi lazım
Türkiye dışında Mısır, Fas, Cezayir, Sırbistan’da da tesislerinin olduklarını ve yeni pazar arayışlarının da olmadığını belirten Karaarslan, “Pamuğu ağırlıklı olarak Güney Amerika’dan alıyoruz. Bunun nedeni kalite farkı. Pamuğun nasıl toplandığı kalitesini çok etkiliyor. Mesela Türkiye’de pamuğun çok talep görmemesinin nedeni toplama şartları ve temizliği. Bizim ülkemizde ne yazık ki pamuk hâlâ eski usüllerle toplanıyor. Dünyada artık bunun teknolojisi gelişmiş durumda. Türkiye’nin buralarda kendini geliştirmesi gerekiyor” yorumunu yaptı.
Bir parça denime 10 bin litre su harcanıyor
Tekstil sektöründe atık yönetiminin önemine vurgu yapan Burak Karaarslan, “Özellikle su tüketimine çok dikkat etmek gerekiyor. Bir adet tişört üretmek için 2 bin 700 litre su tüketimi konuşulurken, bu bir denim için 10 bin litreleri buluyor. Biz bu suyu ne kadar az tüketebilirsek, o kadar başarılı oluruz. Ve bu soruna çözüm geliştirmek adına geri dönüşüm tesisi açtık. Bundan 3-4 yıl önce geri dönüşüm tesisinde tükettiğimiz suyun yüzde 55’ini geri kazanıyorduk.
Bugün ise o oranı yüzde 70’e çıkardık. Bunun yanı sıra su çalışmalarımız kapsamında bir parça boyama tesisi açtık. Ve burada kullandığımız suyun yüzde 100’ünü geri kazandığımız sudan kullanıyoruz. İki tesisi yan yana yaptık zaten, böylece proseslerden çıkan atık suyu geri kazanmış oluyoruz. Geri kazandığımız suyun bir kısmını parça boya tesisinin tüm ihtiyacını karşılayacak şekilde orada tüketiyoruz. Geri kalanını da zaten denim yıkamada tekrar tüketiyoruz. Dolayısıyla biz bir tane ürünü boyarken hiç su tüketmiyoruz. Yani doğadan almıyoruz” dedi.
2023 yılına kadar kadar karbon ayak izini yüzde 40 oranında azalttık
Sürdürülebilirlik alanında gerçekleştirilen projelerle 2018 yılına kıyasla 2023 yılına kadar kadar karbon ayak izini yüzde 40 oranında azalttıklarını belirten Karaarslan, “2030 yılına kadar kapsam 1 emisyonlarında yüzde 42 kapsam 3 emisyonlarında ise yüzde 52 azaltım hedefliyoruz. Biz bunun yanı sıra raporlamaya başladıktan sonra önümüze 3 yıl koyduk. Bu kapsamda da 2022, 2025 ve 2030 olarak hedeflerimize birer çıpa attık.
Böylece hedeflerimizi de 7 ana başlığa böldük ve 31 proje belirledik. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Su kullanımını azaltmak, karbon emisyonunu düşürmek, atık yönetimimizi iyileştirmek, kimyasal yönetimimizi iyileştirmek, kadın çalışanlarımızı güçlendirmek, sürdürülebilir insan kaynağı yaratmak ve sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimi oluşturmak” bilgisini verdi.
Tedarikte sertifika kritiği
Sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında tedarik zincirinde de hassas olduklarının vurgusunu yapan Taypa Karaarslan, “Beraber çalışmış olduğumuz tedarikçilerimizin de sürdürülebilirlik kurallarına uyup uymamasına dikkat ediyoruz. Fakat burada yapıcı da bir yol izlemeye çalışıyoruz. Diyelim ki çalıştığımız markanın bir sertifikasyonu var fakat kumaşçı, talep edilen sertifikaya sahip değil. Biz burada o kumaşçıyı bilgilendirip, onun sertifikasını alması için arada bir köprü kuruyoruz” dedi.
Doğu’daki 5 büyük şehre satış garantili istihdam olanağı
Ayrıca tedarikçinin iyileştirilmesi konusunda Güney Doğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde 5 büyük şehirde kendi yatırımımız gibi oranın yatırımcısını desteklediklerini belirten Taypa Tekstil Genel Müdürü Burak Karaarslan, “Bu kapsamda da onlara sipariş garantisi vermenin yanı sıra teknoloji desteği, bilgi birikimi desteği veriyoruz. Birkaç sene önce yüzde 70-80 oranında kendi üretimimizin dışında yüzde 20-30 fason tedarik havuzundan üretim alırken, şimdi yarıdan fazlasını fasondan alıyoruz. Bu sayede dolaylı istihdama da destek olmuş oluyoruz” dedi.
Her atık ayrıştırılarak geri dönüşüme gidiyor
Taypa Tekstil olarak tekstil atıklarının da tamamını geri dönüşüm firmalarına teslim ettiklerini belirten Taypa Tekstil Genel Müdürü Burak Karaarslan, “Biz tekstilimizi, kumaş atığımızı, plastik atığımızı, kağıt atığımızı ayırıyoruz. Bunların hepsini doğru şekilde stokluyoruz, balyalıyoruz, çuvallıyoruz ve firmalarına teslim ediyoruz. Onlar da bunları tekrardan endüstrilere kazandırıyorlar. Yani bizim tekstil atığımız, geri dönüştürülmüş elyaf olarak dönüyor. Yıkama tarafındaki atığımızı da zaten suyu dönüştürerek kullanıyoruz. Bizde değerlendirilmeyen atık yok” dedi.
Elektrik ihtiyacımızın tamamını çatımızda üretiyoruz
Taypa Tekstil olarak elektriği de güneşten aldıklarının bilgisini veren Taypa Tekstil Genel Müdürü Burak Karaarslan, “Çatılarımıza kurduğumuz solar panellerle şu an yaklaşık 7 megawatt’a yakın elektriği kendi çatılarımızda üretiyoruz. Böylece toplam elektrik ihtiyacımızın yüzde 100’ünü yeşil enerjiden karşılamış oluyoruz” diye konuştu.