Türkiye’nin vergi politikalarının baştan kurgulanması gerektiği uzun süredir dile getiriliyor. KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin bütçe içinde aldığı payın yüksekliği, para politikası hedeflerini tutturamadığı gibi toplumsal (gelir) eşitliği de derinden sarsıyor.
Bu durumun olumsuz bir diğer etkisini son yıllarda yaşadığımız enflasyonist ortamda da görüyoruz.
2025 yılı bütçesinde vergi gelirleri artış hedefi yüzde 45 seviyesinde. (Ben bunun daha da yüksek gerçekleşeceğini düşünüyorum.)
Tütün mamulleri, alkol ve akaryakıt gibi alanlardan yapılan vergi tahsilatları, bütçenin önemli bir kısmını oluşturuyor.
Buradaki ayrıntılara daha fazla girmeyeceğim. Ancak sigaradaki yüksek vergilerin etkilerini daha fazla konuşmamız gerekiyor…
Kaçakçılık artıyor, bu nedenle vergi kaybı büyüyor ve belki de en önemli sonuç, halk sağlığı olumsuz etkileniyor.
BDO’nun yaptığı araştırmaya göre, tütün ve nikotin ürünlerinin yasa dışı ticaretinden 130 milyar TL vergi geliri kaybı söz konusu.
Bunun ne denli büyük bir kayıp olduğunu şu verilerden görebiliriz:
2023’te tütün ürünlerinden elde edilen vergi geliri 176,6 milyar TL oldu. Bu oran, toplam ÖTV gelirlerinin yüzde 20’sini oluşturdu. Toplam vergi gelirlerinin de yüzde 4’üne denk geliyor.
***
Birkaç yıl önce 6 bin civarında olan açık tütün satıcısı sayısı 13 bini geçti.
Adıyaman başta olmak üzere tütün çiftçisinin ürünlerinin serbest satışının engellendiği günümüzde bu kadar çok tütün satıcısı malı nereden tedarik ediyor?
Madem tütün satış noktalarının artmasına göz yumacaktınız, çiftçiye satış yasaklarını neden getirdiniz?
Elbette çiftçiden satış noktasına kadar kayıtlı bir tedarik zinciri oluşturmak gerekiyor. Ancak geldiğimiz noktada bunun başarılamadığını net bir şekilde görüyoruz.
Kaçak sigaralarla beraber likit sigara ürünleri de tüm Türkiye’ye yayılmış durumda.
İnsanlar nereden temin edildiği belli olmayan tütün ürünlerini kullanıyor.
Evet, tütün zaten başlı başına sağlığa zararlı bir ürün. Fakat kaçak ürünlerdeki kimyasal kalıntılar bu zararı daha da büyütüyor.
Yasa dışı tütün ürünlerinin neden olduğu vergi kaybının yanı sıra, yol açtığı hastalıkların sonuçlarını da düşünün.
Artan kanser vakaları, bunların tedavi yükleri, can kayıpları, travmalar…
***
Sadece pahalı ürün satarak insanları tütün mamullerinden uzaklaştıramazsınız. Bununla ilgili eğitimler, yayınlar vb. daha fazla yapılmalı.
Yüksek vergilerin yarattığı olumsuz durumu da tersine çevirmek mümkün.
2024 yılında atılan bazı olumlu adımlara rağmen sigaraya uygulanan nispi vergi halen çok yüksek ve yüzde 53,5 seviyesinde.
Mali çarpan da 4,4’ü buluyor.
Bu ne anlama geliyor?
1 TL’lik bir maliyet artışı perakende satış fiyatlarına 4,4 TL olarak yansıyor.
Avrupa Birliği ülkelerinde nispi vergi ortalaması yüzde 27, mali çarpan ortalaması ise yaklaşık 2 seviyesinde.
TÜFE’deki 1 puanlık artış, bütçeye 100 milyar TL’lik ek yük oluşturuyor.
Sigara vergi sisteminde yapılacak düzenleme ile vergi gelirleri korunabilir. Bunun yanı sıra, yüksek vergilerin enflasyon üzerindeki etkisi de azaltılır. Bunlara bağlı olarak kaçakçılığın azalmasıyla da halk sağlığının daha fazla korunduğu görülür.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Öğrenciyken, Cumhuriyet gazetesinde mesleğe başladı. İnsan hayatına dair haberler yaptı, fotoğraflar çekti. Bir dönem Avustralya'da gazetecilik yaptı. Türkiye'ye döndükten sonra Referans gazetesinde ekonomi gazeteciliğine adım attı. Küresel ekonomi, tarım, enerji, çevre ve reel sektör üzerine çalıştı. Daha sonra Dünya gazetesine geçti ve burada 3 yıldan fazla dış ticaret editörlüğü ve yazarlığı yaptı. Yeni Yüzyıl gazetesinin yeniden kuruluşunda ekonomi şefi olarak görev aldı ancak zayıf kurumsal yapı nedeniyle 3 ay sonra istifa edip Sözcü gazetesine geçti. Yaklaşık 8 yıl Sözcü’de muhabir, editör ve ekonomi müdür yardımcısı olarak görev yaptı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyesi.