Prof. Dr. Güven Sak ‘hem öyle hem de böyle olmaz’ başlıklı bir yazı kaleme aldı. Ekonomim’de yayınlanan yazısında yetkililere seslenen Sak, “Artık daha fazla sallanmayın. Başımızı yere eğdirmeyin. Şikayeti bırakın, azıcık sorumluluk alın ve adım atın” dedi.
Yazısında “Yarın bugünün parçası değildir” ifadelerini kullanan Sak yazısında şu ifadelere yer verdi:
“Yarın bugünün parçası değildir. Bugünü arkada bırakıp yarına gidilir. Yarını bugüne eklerseniz ne olur? Ne bugünün işlerine odaklanabilirsiniz ne de yarının gereklerine. Ne olur? İki arada bir derede kalırsınız. Batıda otomobil endüstrisi tam da o halde bugünlerde doğrusu.
Hem EV hem ICE aynı anda olmuyor
Geçen ay Paris Oto Şov’da İngiliz Financial Times gazetesine konuşan Stellantis CEO’su Tavares tam da böyle “yarını bugüne eklemeyin” dedi. Yakındığı konu şimdilerde aynı fabrikada iki üretim hattını yan yana işletmenin giderek artan maliyetiydi. Geçişi uzatmayın lafını da kamu otoritesine söylüyordu.
Stellantis Ocak 2021’de Fransız Groupe PSA ile İtalyan-Amerikan Fiat Chrysler Automobiles şirketlerinin birleşmesiyle kurulmuş. Bünyesinde Ferrari, Abarth, Alfa Romeo, Chrysler, Citroën, Dodge, DS, Fiat, Jeep, Lancia, Maserati, Opel, Peugeot, Ram ve Vauxhall gibi markaları barındırıyor. O da bir halde diğerine geçmeye çalışıyor bu iklim değişikliği çağında. Otomobil ve EV piyasası için önemli söylenmeye çalışılan.
Tavares, esasen kamu otoritesine “Elektrikli Vasıta’ya (EV) geçişi uzun tutarsanız bugünü yarınla değiştirmiş olmazsınız. Yarını bugüne eklemiş olursunuz” diyor. Hem EV hem de içten yanmalı motor (ICE) üretim hattını aynı fabrikada barındırmak, iki piyasada birden yenilik yapmaya çalışmak yalnızca maliyetli değil. Aynı zamanda her iki piyasada da rekabet gücü kaybına neden olabilecek bir hadise.
Nedir? Bu teknolojik rekabet çağında mesela yalnızca tek üretim hattına odaklanmış rakiplerle baş etmeyi de zorlaştırıyor öyle iki arada bir derede kalmak. Bu teknolojik rekabet çağında hem öyle hem de böyle olmak mümkün değil. Çin rekabetinin otomotiv devlerine öğrettiği ders böyle. Sanki derslerini de almış gibi gözüküyorlar.
Nedir? Hem öyle hem de böyle olmuyor. Bugünden yarına odaklı bir dönüşümü başlatmak gerekiyor. Bugünden çıkıp yarına odaklanmak önem taşıyor.
Suudi Arabistan’ın Yeşil İnisiyatif’i var, Türkiye’nin nesi var ileriye yönelik?
Türkiye de bugünlerde yarına odaklı bir programa bir türlü geçemedi. Yarın varmış gibi yapıyoruz ama bugünün meselelerine bugün sanki hep devam edecekmiş gibi çözüm bulmaya çalışıyoruz. Hâlbuki bugünün meselelerine artık yarına odaklı çözümler bulmamız gerekiyor.
Geçen hafta Suudi Arabistan Krallığı’nın Ankara Büyükelçisi TEPAV’da Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonunu ve bu çerçevede Suudi Arabistan’ın Yeşil İnisiyatif’ini anlattı. Türkiye Haziran 2023’ten beri yeni ekonomik program içinde. Varsa yoksa dünden kalma işler ve bu çerçevede enflasyonla mücadele. Siz bu son dönemde işte bu da Türkiye yeşil dönüşüm odaklı büyüme çerçevesi diye ileriye yönelik bir perspektif duydunuz mu? Duymadınız. Yok çünkü. Burada dünden bahsediyoruz, Suudi Arabistan gelecekten konuşuyor. Kötü işte.
Türkiye’de bugünlerde en büyük eksiklik nedir? Ortada ileriye yönelik gözlerimizi kamaştıran, hepimizi aynı anda heyecanlandıran büyük bir hedef yok. Halbuki hatırlayın 2001 krizinden nasıl çıktığımızı. Ortada bugünkü gibi salt bir enflasyonla mücadele gündemi yoktu. Bugünkü bataktan çıkıp düne dönmek istemiyorduk. Düne değil ileriye bakıyorduk.
2001’deki programın adını hatırlayan var mı?
O günkü programın adını hatırlayan var mı? Güçlü ekonomiye geçiş programı sürecindeydik. Türkiye, Avrupa Birliği üyelik sürecinde ilerliyordu. Nedir? Ortada göz kamaştırıcı bir hedef vardı.
Arada Türkiye, AB yakınsama süreci içerisinde önemli bir mesafe kat etti. Türkiye’nin kişi başına milli geliri AB süreci başladığında AB ortalama kişi başına gelirinin yüzde 30’larındaydı, sonra AB ortalamasının yüzde 70’lerine yaklaştı. Olmaz denilen oldu. Türkiye ekonomisi ürün ve pazar çeşitliliği açısından Çin ve Hindistan’la karşılaştırılabilir duruma geldi. Ekonomik dönüşüm göz kamaştırıcı oldu.
Türkiye’de kadınların doğurganlık oranı AB ortalamasına süratle yakınsadı. Sosyal açıdan da Türkiye AB’ye yakınsadı. Bu arada kentleşme oranımız AB ortalamasına intibak etti. Türkiye AB sayesinde bölgesinin en güçlü sanayi ülkesi oldu.
Bakın ülke ürün ve pazar çeşitliliği açısından Çin ve Hindistan’la karşılaştırılabilir hale geldi. Ama biz bunları anlayıp kutlayamadık bile. Başarımızın kıymetini bilemedik. Zamanımızı geyikle harcadık. Yöneticilerimizin içinden biri de çıkıp “şimdi ekonomimizdeki bu çeşitliliği akıllı ihtisaslaşma ile teknoloji üretimine yönlendirme zamanı” demedi. Farkına bile varmadılar ortadaki başarı hikayesinin. Dünün gündemi ile ihracat ödülü, ithalat rakamı filan derken göz kamaştıran çeşitliliğin ne manaya geldiğine kimse bakmadı bile.
Hedefsizliğe stratejik otonomi gibi cafcaflı isimler uydurup komik olduk
Ama ne olmadı? Kimse bu çeşitlenmiş üretim kapasitesi ve becerili işgücünün önemini ileriye doğru taşıyacak yeni bir büyük hedef koyamadı ortaya. Onun yerine etrafı bir şikâyet kültürü sardı. İşte o dönemde hedef koyamamaya stratejik otonomi adı altında cafcaflı gerekçeler de uydurmaya kalktık. Yahu neler yaptık? Hem öyle hem de böyle olmaya kalktık.
Dış güçler önümüzde engeldi. Türkiye değerli bir yalnızlık içindeydi. Herkes bize karşıydı. Herkes suçlu, bir biz teflonduk. Her şeyden şikâyetin tembelliğin en iyi gerekçesi olduğunu sanki unuttuk. Yan gelip yattık. Beceriksizlik memleketi yatırdı.
İşte akıl dışının bayram haftasına o ara iyice saplandık. İdare midare ile gitmeye çalışırken arka arkaya olmayacak adım atıp kuru ve dolayısıyla enflasyonu patlattık. Şimdi Haziran 2023’ten beri adım atmayıp şikâyet ederken yaptığımız hataları düzeltmeye çalışıyoruz.
Artık kendimize gelme zamanı. Mevcut ekonomik programı bir an önce dün odaklı bir enflasyonla mücadele programı görünümünden çıkartmamız lazım. Hem öyle hem böyle olmanın mümkün olmadığını görüp yarına odaklanmaya başlamamız lazım. Yeni teknolojik ve dijital dönüşüme odaklı bir programla yarının meselelerini gündeme alıp bugünün meselelerini o çerçevede çözmemiz lazım.
Bugün dünde kalıp yarını düşünmeden aldığınız her yatırım kararı israftır
Yoksa bugünün içinde kalıp yaptığınız her yatırım, yatırıma harcadığınız her lira yalnızca kaynak israfı ben size şimdiden söylemiş olayım. Trump geldi, iklim değişikliği gündemi ölür mü diye zaman harcamayın. Amerikalılar, Çin karşısında EV işinde nasıl geride kaldıklarını görüyorlar. Hem öyle hem de böyle olunmayacağını yaşayarak öğrendiler. Kimler öğrendi? Şirket yöneticileri öğrendi.
Teknolojik rekabette daha fazla geride kalmayalım. Hatırlayın İklim Şurası Şubat 2022’deydi. Hemen İklim Kanunu çıkacaktı. Neredeyse iki yılı dolacak. Daha ortada kanun yok. İklim değişikliği stratejisi daha yeni açıklandı. Artık daha fazla sallanmayın. Başımızı yere eğdirmeyin. Şikayeti bırakın, azıcık sorumluluk alın ve adım atın.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin neden işlemediğine en güzel örnek bu dönemde sorumluluk alıp adım atmak yerine şikayet etmenin kural haline gelmesi, bana sorarsanız.
Bunu da bir elden geçirmemiz lazım daha fazla hasara yol açmadan. Benden söylemesi.