Özgür Demirtaş, Cem Küçük’ün asgari ücret hesabını gerçekten çürüttü mü?

Gazeteci Cem Küçük ve akademisyen Özgür Demirtaş arasındaki bir sosyal medya etkileşimi oldukça ilgi çekti ve internet sitelerinde haber dahi oldu. Asgari ücretin dolar bazındaki karşılığının 2002’de 126 dolar, AK Parti’nin ilk yıllarında da 280-290 dolar seviyesinde olduğunu hatırlatan Cem Küçük, 2024 yılı için belirlenen net asgari ücretin dolar karşılığının 578 dolar olduğunu belirterek bunun asgari ücretlilerin alım gücü bakımından olumlu bir gelişme olduğunu dile getirdi.

2003 yılından bu yana net asgari ücretin kaç dolara karşılık geldiğine baktığımızda, gerçekten de ilk yıllara göre belirgin bir artış olduğu görüyoruz. Asgari ücret son dönemlerde tüketici fiyatlarına göre de oldukça hızlı bir şekilde artıyor.

Grafikte görüldüğü üzere, 10 yıl kadar önce TÜFE’nin yaklaşık 3,5 katı olan asgari ücret, 2024’ün başı itibarıyla TÜFE’nin neredeyse 9 katına ulaşacak. Bu da asgari ücretin reel anlamda da büyük artış gösterdiği anlamına geliyor. Asgari ücretin hızla artarak ülkedeki ortalama ücrete yaklaşmasının ne kadar sağlıklı olduğu da tartışılır ama yazımızın konusu bu değil.

Prof. Demirtaş’ın ‘dolar enflasyonu’ hesabı

Prof. Özgür Demirtaş, Cem Küçük ve dolar bazlı hesap yapan tüm yorumculara cevaben “size doğrusunu öğreteyim” diyerek ‘dolar enflasyonu’na, yani Amerikan Doları’nın zaman içinde değer kaybettiğine dikkat çekti. Demirtaş, 2002 yılından bu yana ABD’de tüketici fiyatları endeksinin yüzde 73 artmış olmasından dolayı, 578 doların aslında 2002 yılındaki 333 doların alım gücüne sahip olduğunu, yani asgari ücretin alım gücündeki artışın iddia edilenden çok daha az olduğunu belirtti.

Dolar enflasyonu Türkiye’deki tüketiciyi etkiler mi?

Demirtaş’ın yapığı hesap aritmetik olarak doğru ama ülkemizdeki bireylerin alım gücü bağlamında dolar enflasyonunu hesaba katmak ne kadar mantıklı? Bu sorunun yanıtı, Türkiye’de para kazanan birinin parasını nerede ve hangi ürünlere harcadığına bağlı. Eğer Türkiye’de kazandığınız parayı yurt dışında harcıyorsanız dolar enflasyonu elbette sizi de etkileyecektir. Örneğin, bu linkte okuyabileceğiniz haberde ABD’de Big Mac fiyatının 10 yılda yüzde 40 arttığı söyleniyor. Bu büyük bir fiyat artışı ve alım gücünü korumanın, parasını ABD’de kazananlar için dahi kolay olmadığını gösteriyor.

Gelirinizi Türkiye’de harcıyor olsanız ve maaşınızla bir iPhone almayı düşünürseniz de dolar enflasyonu sizi etkileyecektir. Zira aşağıdaki grafikte görüldüğü üzere, ABD’de iPhone fiyatları artıyor ve bu artışlar ürünün Türkiye’deki satış fiyatına da yansıtılıyor. Bu demek ki, dolar cinsi fiyatı tüm dünyada aşağı yukarı aynı olan bir ürünü satın aldığınızda dolar enflasyonu önem kazanıyor.

Beş yıl önce 100 bin dolar olan bir konutun fiyatının şimdi 200 bin dolara çıkmış olması da doların zaman içinde değer yitirdiği şeklinde yorumlanabilir. Ama bu doların değer kaybettiğini değil, sadece söz konusu dönemde ülkemizde konut fiyatlarının çok hızlı yükseldiğini, gayrimenkulün dövizden daha iyi bir yatırım olduğunu gösterir. Dolayısıyla, bunun dolar enflasyonuyla bir ilgisi yok.

Türkiye’de dolar enflasyonu var mı?

İstisnai durumları bir kenara bırakıp, genelde geçerli olan senaryoya odaklanalım. Eğer asgari ücretinizi New York’ta Big Mac yemek ya da son model bir iPhone almak yerine Türkiye’deki ortalama bir hanenin tüketim sepetinde yer alan mal ve hizmetlerin alımında harcayacaksanız, ABD’deki enflasyon sizi ilgilendirmez. Sizi ilgilendiren Türkiye’deki fiyat artışlarıdır ve eğer geliriniz enflasyondan daha hızlı artıyorsa, alım gücünüz artıyor demektir. Bu hesabı sepet maliyetini ve gelirinizi TL’ye endeksleyerek de dolara endeksleyerek de yapsanız aynı sonucu elde edersiniz.

Türkiye’deki ortalama bir hanenin tüketim sepetinde yer alan mal ve hizmetlerin maliyetinin zaman içinde nasıl değiştiğini görmek için TÜİK’in her ay yayınladığı Tüketici Fiyat Endeksi değerini kullanabiliriz. Endeks değerlerini ilgili dönemdeki ortalama dolar/TL kuruna bölerek dolar cinsinden maliyeti elde ederiz. Son olarak, bu dolar cinsi maliyetin zaman için içinde ne yönde değiştiğine bakarak Türkiye’de de dolar enflasyonu olup olmadığını ortaya koyabiliriz. Aşağıdaki grafikte bu egzersizin hem ABD Doları hem de Euro enflasyonu için ortaya çıkardığı resmi görebilirsiniz.

Aylık TÜFE değerlerini TCMB’nin yayınladığı aylık ortalama dolar ve Euro kurlarına bölerek, 2003–2023 döneminde ortalama bir hanenin aylık harcamasının yabancı paralar cinsinden ne kadar değiştiğine baktığımızda, ilk yıllarda hızlı bir artış, sonra birkaç yıllık bir duraklama, son 10 yıllık dönemde de belirgin bir azalma olduğunu görüyoruz. Yani ülkemizde yüksek enflasyon var ama döviz kurlarındaki artış daha da hızlı olduğu için fiyat düzeyimiz yabancı para cinsinden bakıldığında düşüyor.

20 yıl gibi uzun bir dönemde TÜFE’nin bireylerin yaşam maliyetindeki artışı yeterince yansıtmadığı iddia edilebilir. Bu da haklı bir eleştiri olur çünkü artık isteseniz de Nokia 1100 telefonla idare etme, Dünya Kupası finalini 51 ekran tüplü televizyondan izleme ya da yaz tatilinde çoluk çocuk bir pansiyon odasında konaklama şansınız pek yok. Zamanla tüketim kalıpları, yaşam tarzı değişiyor. Daha kaliteli ve pahalı ürünler tüketiliyor.

Yine de TÜFE’yi kullanarak yaptığımız hesap dolar enflasyonunun Türkiye’de mevcut olmadığına dair güçlü bir kanıt sunuyor. Grafikte görüldüğü üzere 2003 ve 2023 yıllarındaki fiyat düzeyleri, dolar cinsinden bakıldığında aşağı yukarı aynı, hatta bir miktar azalma söz konusu.

Amerikalıları ezen enflasyon, bizi teğet geçmiş

Diğer bir deyişle, Amerikalılar 21 yılda yüzde 73 birikimli enflasyonun altında ezilmişken, biz dolar cinsinden fiyatları aynı düzeyde tutmayı başarabilmişiz. Muhalif akademisyenler kabullenmekte zorlanacak da olsa, resmi istatistiklerin ortaya koyduğu tablo bu. Asgari ücretin yeni yılda 500 doları geçiyor olmasını müjdeli bir haber olarak veren yorumcular, bu kez haklı gibi görünüyor. 

Cem Başlevent’in tüm yazıları:

1973 İstanbul doğumlu olan Prof. Dr. Cem Başlevent, ekonomi alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini Boğaziçi Üniversitesi'nde almıştır. 2000-2023 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde çalışan Başlevent, halen İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Akademik çalışmaları bireylerin işgücüne katılımı, politik tercihleri, yaşam memnuniyeti gibi konuları kapsamaktadır.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search