Aralık 2021’de geleneksel yıl sonu basın toplantısını yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e Rusya Merkez Bankası’nın yakın geçmişte yapmış olduğu faiz arttırımı konusunda ne düşündüğü sorulmuştu. Putin bu soruya reel sektörün faizlerin yükselmesinden rahatsız olduğunu kendisinin de bildiğini, ancak faiz arttırımı yapılmazsa Rusya’nın Türkiye’nin o dönemde yaşamakta olduğu ciddi sorunların benzerini yaşayabileceği düşüncesini ortaya koyan bir yanıt vermişti.
Putin bu sözü söylediğinde Türkiye’deki düşük faiz deneyi başlayalı sadece 3 ay olmuştu. TCMB’nin politika faizinin yüzde 19’dan yüzde 14’e indirilmesiyle piyasalar çalkalanmış, Türk Lirası hızlı bir şekilde değer kaybetmiş ve enflasyon beklentileri kötüleşmişti. Ultra-düşük faiz politikasının uzun vadede yaratacağı hasarın ise henüz çok azı gözlemlenmişti. Buna rağmen, ilk 3 ayda yaşananlar dahi Rusların Türkiye örneğinden ibret almasına yetmişti.
Vladimir Putin’in Türkiye ekonomisini örnek vermesini hatırlatan bir durum bundan iki hafta kadar önce yaşandı. Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetim tarzını eleştirdiği bir blog yazısında, Trump’ın politik ve iktisadi kurumları etkisiz hale getiren icraatlarının para politikalarına da yansıması durumunda neler yaşanabileceğini yorumlarken Türkiye örneğini verdi.

Krugman’ın yazısının orijinalini bu linkte ve ilgi çekici kısımlarının Türkçesini de T24’ün yazıyla ilgili haberinde bulabilirsiniz. Özetlemek gerekirse, Krugman ekonomiyi canlandırmak için tercih edilecek düşük faizlerin yüksek enflasyona yol açacağı ve Trump seçmenlerinin hayal kırıklığına uğrayacağı görüşünde.
Paul Hoca’nın Türkiye’de yaşananları örnek vermesi ilginç ama çok da şaşırtıcı değil. Çünkü Türkiye büyük ve önemli bir ülke ve dönem dönem uygulanan sıradışı ekonomi politikaları piyasa profesyonelleri ve yorumcuların yanı sıra akademisyenlerin de ilgisini çekmekte. Üstelik Krugman ABD – Türkiye veya Trump – Erdoğan benzetmesini ilk kez yapmıyor. Mayıs 2018’de New York Times’da çıkan bir yazısında da ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında çok sayıda benzerlik olduğunu ve Türkiye’de yaşanan bazı olayların ABD’de olabileceklerin bir önizlemesi niteliği taşıdığını yazmıştı. Bana daha ilginç gelen Krugman’ın İstanbul Belediye Başkanı’nın geçtiğimiz ay tutuklandığından haberdar olması ve söz konusu yazısında buna da değinmesi.
Krugman’a göre bir merkez bankası bağımsızlığını kaybettiğinde, ülkeyi yönetenler kendi inandıkları ya da seçim başarılarını maksimize edecek para politikalarının uygulanması için yeterince güçlü bir baskı kurabiliyor. Bu hikaye bize hiç de yabancı gelmiyor. Zira ancak işlerin iyice sarpa sardığı dönemlerde bağımsız hareket etmesine izin verilen bir merkez bankamız var. İçinde bulunduğumuz bağımsız hareket etme döneminin bir seçim atmosferine girildiğinde sonlanması da muhtemel.
Umarım bir gün başarısızlıkla sonuçlanan ekonomi deneylerine örnek olarak verilmek yerine, mazlum halklar için ilham kaynağı olan ve başarılı kalkınma politikalarıyla örnek alınan bir ülke olmayı başarabiliriz.