Müreffeh medeniyetler seviyesine ulaşmak

Çocukluğumdan beri siyasi, sosyal, ekonomik tartışmalarda kullanılan kavramlardan birisi de “müreffeh medeniyetler seviyesi”dir. Epey tumturaklı bir ifade olmasının yanı sıra ifade temsil kabiliyetine gayet sahiptir.

Peki, müreffeh medeniyetler seviyesi nasıl bir şeydir? Hani diyorlar ya bir yerde “tavuk döner” varsa orada umut vardır… Naçizane fikrime göre bir yerde insanlar metroya binmeyi-inmeyi biliyorlarsa orası müreffeh medeniyet seviyesine yakındır. 

İstanbul’da metro (ve metrobüs elbette) kullananlarınız iyi bilir, özellikle bazı duraklarda metrodan inmek sanatla bilim arasında bir yerlerde bulunan türden beceriler kategorisindedir. Biraz ninja, biraz yağlı güreşçi, biraz da kaleci çevikliğinde olmanızı gerektirir. Bir yandan kendinizi dirsek, diz, ayak darbelerinden korurken bir yandan adım atmanız, hedefe yönelik ilerlemeniz ve rakiplerinizden önce koltuğa veya boş alana ulaşmanız gerekmektedir. Düşününce böyle bir fiziksel çaba içeren aktivitenin olimpik bir disiplin olarak ele alınması hayal edilebilir. Gözünüzün önüne getirin lütfen bir metrobüs, bomboş geliyor… Her milletten sporcular binip oturmak için pozisyon alıyor ve işaret fişeği atılıyor… Hücuuuummmm!

Her sabah böyle bir egzersiz elbette sizi zihinsel ve bedensel açıdan keskin tutacaktır, reflekslerinizin körelmesine izin vermeyecektir. Güne böyle başlamanızın temel sebebi dışarıdaki kalabalığın içeridekilerin inmesini kenarda beklemeden vagona girmeye çalışması, bunun neticesinde oluşan itiş kakışın hem inenlerin hem de binenlerin hayat kalitesini düşürmesidir. Peki, bu insanlar neden kapılar açılır açılmaz indirim yapan teknoloji dükkanını yağmalamaya gelmiş, camı çerçeveyi parçalayarak içeri giren, birbirlerinin elinden ürünleri kapmaya çalışırken kavga eden müşteriler gibi vagona doluşmaya kalkışır? Birinci sebep yer kapma kaygısıdır elbette. Oturmak dünyadaki en önemli şeydir. Eğer oturacak yer çoksa bu sefer de manzaralı olan ve klima vurmayan yerde oturmak önemlidir.

İkincisi vagona binebilme telaşıdır. Bir diğer sebep ise zaman kaygısıdır. Bir sonraki metro tahminen 5-7 dakika sonra gelecek olmakla birlikte, insanlar bir saniye kaybetmektense ağır işkenceler çekerek ölmeyi tercih edebilmektedir. Bu telaşlarla yapılan her şey de mübahtır. Çıkanın üstüne yürüyebilirsiniz, içeri girmeye çalışırken önünüzdekini itebilirsiniz, gözünüze kestirdiğiniz koltuğa plonjon çekebilirsiniz vb.

Bir başka sebep ise doğrusunun nasıl olduğunu bilmemektir. Vagon kapısında kenarda durup içeridekilerin boşalmasını beklemek, daha sonra içeri girmek yapılacak doğru şeydir. Böyle yapıldığında hem hızlı hem de karışıklık olmaksızın vagona binilebilir. Ama bunu yapabilmek için sabır, disiplin, kurala uyum, bilgi gibi unsurlar gereklidir. Bunların uygun biçimde kullanılmasıyla çıkan da giren de rahat ve medeni biçimde vagona girebilir. 

Peki, neden bu manzara bazı istasyonlarda karşımıza çıkar, bazılarında çıkmaz?

Söz gelimi A istasyonunda insanlar birbirlerini ezerken, B istasyonunda son derece uygar, hatta birbirlerine yol vererek aynı işi yapabilmektedir. Vagon aynı vagon, metro aynı metro, durak mimarileri bile birbirlerinin aşağı yukarı aynısıdır. 

Neden böyle olur?

Vagonlar duraklar arasında kişilik değiştirerek autobotlardan deceptikonlara dönüşmeyeceğine göre sebep tabii ki insanlardır. Ne fark etmektedir? Eğitim düzeyi? Sosyokültürel durum? Yaş? Cinsiyet? Belki hepsi. Ama en önemlisi doğru olan şeyi yapmadığımızda hepimizin zarar ettiğini öğrenmiş olmaktır. Bunu öğrenebilmek için büyük bir zekâ düzeyine veya eğitime ihtiyaç bulunmamaktadır. Bütünün zarar etmemesi için durup doğru olanı yapmayı öğrenmek zorundayız. Kim bilir belki o zaman metroya binmeyi-inmeyi öğreniriz ve müreffeh medeniyetler seviyesine ulaşma konusunda epey bir mesafe kaydetmiş oluruz.

1972 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun olduktan sonra aynı üniversitede Personel Yönetimi alanında yüksek lisans yaptı, akabinde Yeditepe Üniversitesi'nde İngilizce İşletme Doktora programını tamamladı. İnsan Kaynakları Yönetimi alanında çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası kuruluşlarda 30 yılın üzerinde görev yaptı. Çalışmalarına danışman, akademisyen ve eğitmen olarak devam etmektedir.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search