Madeni yağda yerli üretim artıyor, stratejik sektörlerde Türk yağı kullanılıyor

Türkiye’de Madeni Yağ sektörünün önde gelen firmalarından olan Koçak Speedol, Düzce’de 35 milyon dolarlık yatırımıyla yeni sektörler için üretim yapmaya hazırlanıyor. Bunun yanında ABD pazarına da yoğunlaşan şirket, okul servisleri çeken firmalar, araba parçaları satan zincir marketler ve büyük otomobil servisleriyle yeni anlaşmalar yaparak yeni kıtada büyüme hedeflerinin ilk adımlarını atmış oldu. 1921 yılında ABD’de kurulan Speedol’u bünyelerine kattıktan sonra yola Koçak Speedol olarak devam ettiklerini belirten Koçak Speedol’ün ve aynı zamanda Madeni Yağ ve Petrol Ürünleri Sanayicileri Derneği (MAPESAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Koçak, 30’un üzerinde ülkeye ihracat yaptıklarını ve özellikle katma değerli ürünlere yoğunlaştıklarını söyledi. Madeni yağ sektörünün EPDK denetiminde olduğunu ve çok ciddi düzenlemelere tabi olduklarını kaydeden Koçak, “Aynı denetimlerin ithal edilen madeni yağlarda da uygulanmasını istiyoruz. Türkiye’de yerli üretimin; EPDK’nın mevzuatlarının sadece Türkiye’de üretilen madeni yağları kapsadığından şu anda ithal edilen madeni yağlarlara haksız rekabet baskısı altındayız” dedi.

Bir aile şirketi olarak 37 yıldır madeni yağ imalat sektöründe faaliyet gösterdiklerini ifade eden Koçak Speedol’ün ve aynı zamanda Madeni Yağ ve Petrol Ürünleri Sanayicileri Derneği (MAPESAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Koçak, sektörde şu anda 130 civarında firmanın faaliyet gösterdiğini söyledi. Sektörde faaliyet gösteren yerli firmalarının hem tesislerinin hem de ürün kalitelerinin, Avrupa ve Amerika’da faaliyet gösteren madeni yağ firmalarından hiçbir farkı olmadığını, Türkiye’nin coğrafi konumundan dolayı bir fason ülkesi olma yolunda hızla ilerlediklerini ifade eden geçmiş dönem İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Üyesi Tayfun Koçak, sektörde geri dönüşüm işinin de ilerlediğini “Artık üretilen madeni yağın içinde belli bir miktarda geri dönüşüm yağı kullanmak zorundasınız. Türkiye’de gerçekten geri dönüşümle ilgili çok güzel tesislerimiz var. Bu konuda belli bir yol aldık ama alınması gereken daha fazla yolumuz var. Türkiye’de modern geri dönüşüm tesislerinin sayısı arttıkça geri dönüşüm yağlarının kullanımı da artacaktır, hatta ihracatı bile söz konusu olabilir.” dedi.

İthal ürünler lehine rekabet avantajı var

Madeni yağ sektörünün EPDK denetimine girmesinin ardından mevzuatla getirilen bazı şartların sadece Türkiye’de üretilen madeni yağları kapsadığını fakat ithal edilen madeni yağlarda ise bu şartların aranmadığını bundan dolayı da ithalatın bazı avantajları olduğunu vurgulayan Koçak, şu anda ithalata da getirilecek aynı yükümlülüklerin hem haksız rekabeti önleyeceğini hem de cari açıkta olumlu faydaları olacağını  kaydeden Koçak, şöyle devam etti:

“Bizler EPDK tarafından lisansa tabiyiz ve bu lisansların kuralları var. Birincisi TSE belgesi almak zorundayız. TSE’ye alınan belgeler için her yıl belli bir ücret ödemekteyiz. İkincisi, yıllık cirodan EPDK’ya bir katılım payı ödüyoruz ve üçüncüsü, yıllık ciro üzerinden teminat mektubu vermek zorundayız. Bunların hepsi bize ciddi maliyet oluşturuyor. İthal edilen ürünlerde ise bu yükümlülükler yok. Biz diyoruz ki ya bizden de bunları kaldırın ya da onlara da aynı yükümlülükler getirilsin. Eşit şartlarda bir rekabet ortamı istiyoruz. Türkiye’deki üreticinin aleyhine olan haksız rekabetin getirmiş olduğu durumu ortadan kaldırmak zorundayız.”

Eskiden ithal edilen ürünleri üretir hâle geldik

Türkiye’deki madeni yağ sektörünün Avrupa ile aynı kalitede hatta bazı noktalarda daha iyi olduğunun altını çizen Koçak, “Türkiye bundan 10 sene önce yaklaşık 600 bin ton üretirken bugün 1 milyon tona çıktı. Bu ürünler arasında çok özel ve katma değerli ürünler de var. Mesela demiryollarında tren tekerleği ile ray arasında bir yağ vardır ve orada ciddi bir sürtünme oluşur. Türkiye yıllarca o yağı ithal ederken artık ülkemizde üretilebiliyor. Bu noktada kamu da özel sektörle çok güzel iş birlikleri yapıyor ve Türkiye’de üretilmeyen yağların Türkiye’deki firmalarla nasıl üretilebileceği konusunda bire bir çalışıyor.” dedi.

Savunma sanayinde kullanılan yağlarla ilgili olarak da çok önemli çalışmalar yapıldığının altını çizen Koçak, “TAI’nin üretmiş olduğu insansız hava araçlarının yağında onaylandık. BMC ile anlaşmalarımız oldu. MKE’nin yaptığı milli piyade tüfeğinde onay aldık. Bunlar gerçekten son derece stratejik ürünler. Baktığınız zaman bir silahın kullandığı yağ çok azdır belki ama kesinlikle millileşmesi lazım” diye konuştu.

ABD pazarına giriyor, hedef orada da üretim yapmak

Son dönemde ABD pazarına yönelik çalışmalar yaptıklarını ve kendi markaları ile pazara girmeyi başardıklarını anlatan Koçak, burada en büyük avantajlarının Speedol’un yüz yılı aşan tarihi olduğuna dikkat çekti. ABD’de Speedol markasının halen bilinen bir marka olduğunu ifade eden Koçak, şunları anlattı:

“Amerikalılar bir deneyip bakmak istiyor ve bunlarla ilgili çok pozitif geri dönüşümler aldık. İyi mal üretirseniz ve rekabet edilebilir fiyatlarla girerseniz o pazarda tutunma olasılığınız her zaman olur. Ama ödün vermeyeceğimiz tek şey kalite olacak. Şu anda mesela okul servisleri çeken firmayla bir anlaşma yapmak üzereyiz. Ayrıca araba parçaları satan zincir marketler ve yine zincir otomobil servisleri var. Bunlarla da anlaşma yolunda son aşamaya geldik. ABD’ye satışımızı her geçen gün artırıyoruz ve en büyük isteğimiz 10 yıl içerisinde ABD’de üretim yapabilecek bir tesis kurmak.”

Türkiye’de sadece madeni yağ sektörünün değil tüm sektörlerin esas olarak kaliteye odaklanması gerektiğini belirten Koçak, “Bazı yurt dışı müşteriler bizden fiyat odaklı ama kaliteyi pek önemsemeyen ürün istiyorlar ama o bizde yok, çünkü hem firmamıza hem de Türkiye’nin de imajına zarar verir. Bizim müşteri portföyümüz tamamen bize inanmış ve kalitemizden herhangi bir şüphesi olmayan firmalar. İhracat yaptığımız ülke sayısı 30’a yakın. Madeni yağ sektörü ise 100’ün üzerinde ülkeye ihracat yapıyor. O konuda gerçekten iyi bir durumdayız. Siz yurt dışına çok mal satabilirsiniz ama esas olan katma değerli ürünler satmaktır” dedi.

Yeni fabrikada yeni sektörlere üretim yapılacak

Yeni fabrikayı Düzce Gümüşova OSB yaklaşık 50 bin m² açık arazi üzerine 26 bin metrekaresi kapalı alan olacak şekilde yaptıklarını anlatan Koçak, bunun 13 bin metrekaresini tamamladıklarını ve imalata geçmeleri için 2-3 aylarının kaldığını ifade etti. Yatırımın yaklaşık 25 milyon dolar olduğunu ve bitene kadar 35 milyon doları bulabileceğini kaydeden Koçak, “Yatırımın tamamlanması 2026 yılını bulacak. Bazen diyorlar ki yatırım için doğru bir zaman değil. Aslında yatırımın zamanı yok. Faizler çok yüksek, halen yüzde 40-50 arasında. Ben faizlerin düşmesini mi beklemeliyim yoksa şimdi mi yapmalıyım? Geçmiş yıllardaki deneyimlerimizden de yola çıkarak, eğer banka kredi faizleri düşerse inşaat maliyetleri fiyatları bir anda çok yükseliyor. Biz daha düşük banka kredisi için beklersek hem zaman kaybetmiş olacağız hem de o inşaat maliyeti yükselecek. O yüzden mevcut ortamda yatırıma karar verdik ve artık sonuna geldik” dedi.

Yeni fabrika ile birlikte hedefledikleri yeni sektörlere gireceklerini anlatan Koçak, şunları söyledi:

“Öncelikle aerosol üretimi yapacağız. Bunun yanında yangın söndürücülüğü ile ilgili yangın köpüğü işi radarımızda var. Onunla ilgili testlerimizi yaptık. Bunları fabrikamızda farklı bölümler halinde yapacağız ve ayrı birer fabrika gibi işleyecek. Arazinin büyük olması bizim için büyük bir avantaj sağlayacak.”

Çevresel ürünlerle ilgili çok önemli çalışmalar var

Dünyada geri dönüşüm ve çevreye zarar vermeyecek ürünlerle ilgili ciddi çalışmalar olduğunun altını çizen Koçak, Türkiye’de de TÜBİTAK’ın başlattığı Türkiye Çevre Etiket Sisteminin (TÇES) Yaygınlaştırılması Projesi kapsamında yağlayıcılar alanında kapsamlı ilk teknik inceleme ziyaretinin Koçak Speedol firmasına gerçekleştirildiğini söyledi. TÜBİTAK, Çevre Bakanlığı, EPDK yetkilileri ve üniversite temsilcileri ile madeni yağın çevreye etkisini en aza indirebilecek veya tamamen kaldıracak yağlarla ilgili çeşitli toplantılar yaptıklarını anlatan Koçak, “Bizim bahsettiğimiz ürünler petrol türevi yani çevreye teması halinde zarar verebilecek ürünler. Ama bizim ürettiğimiz bazı ürünler çevreye zarar vermiyor. Örneğin tarıma verdiğimiz bitkisel bazlı yağlar. Tarım makinelerinde sürülen yağlar toprağa değse bile çevreye hiçbir zarar vermiyor. Örneğin fırınlar, ekmek fırınları. Tavalara sürülen yağ ekmeğe temas etse bile sizin sağlığınıza zarar vermez. Şimdi bunların sayısını arttırmaya bakıyorlar. Dolayısıyla TÜBİTAK’ın şu anda başlattığı projede biz de hem dernek olarak hem şirket olarak birebir onlarla çalışma yapıyoruz ve amacımız bu etiketi ilk alan firma olmak” ifadelerini kullandı.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search