Gerek geçen hafta kullandığım yavaş tekerlek metaforu, gerekse lojistik sektörünün genel durumuna ilişkin pek çok geribildirim aldım. Hepsi için çok teşekkür ediyorum. Görünen o ki bu konuyu biraz daha netleştirmekte yarar var.
Malumunuz araçların önemli bir bölümü dört tekerlek üzerinde hareket ediyor. Eğer bu tekerleklerden bir tanesi diğerlerine göre yavaş dönerse o zaman araç özellikle hızlanma ve fren yapma durumunda savruluyor veya sürate bağlı olarak takla atabiliyor. Bunun en temel sebepleri sorunu çıkaran lastiğin çıkma olması, diğerlerine göre yıpranmış olması, orijinal ölçülere göre daha büyük olması, deseninin farklı olması, kış lastiği olması, diş derinliğinin farklı olması, fren ekipmanındaki arızalar, kampana, balata vb. aksamdaki problemler olarak özetlenebilir. Esas olan dört tekerleğin aynı ölçüler, desen ve eskimişlik düzeyinde olmasıdır. En güvenli ve sağlıklı ilerleme ancak bu şekilde sağlanabilir.
Bir ekonomideki farklı sektörlerin büyüme ve gelişme düzeyleri arasındaki etkileşimin de benzer şekilde olduğu söylenebilir. Özellikle de enerji, finans, bilgi ve iletişim teknolojileri, otomotiv, savunma ve havacılık, gayrimenkul, tarım ve gıda, turizm, telekomünikasyon gibi başat olan sektörlerin…
Bu sektörlerin kesişim noktasında bulunan alan ise lojistik ve ulaştırmadır. Tüm sektörlerle organik ilişkisi olması sebebiyle lojistik sektörünün diğerlerinde yaşanan gelişmelere kaçınılmaz biçimde adapte olması gerekmektedir. Aksi takdirde entegre olamaz ve otomasyon sağlayamaz. Böyle bir durumda en iyimser tahminle maliyetlerin artması ve kâr marjlarının düşmesi, uzun vadede de entegre olabilen tedarikçilere geçilmesi kaçınılmaz olacaktır.
Neden mi bahsediyoruz? Aşağıdaki tabloda örnek olarak bankacılık sektörüne ilişkin son 10 yıllık kritik bilgilere yer verilmektedir.
- Toplam aktifler %1165,5 oranında artmış,
- Toplam Mevduat %1318,4 oranında artmış,
- Krediler %904,9 oranında artmış,
- Mudi (para yatıran kimse) sayısı %175,4 artmış,
- Banka sayısı %24 artmış,
- Personel Başına Kredi %644,9 artmış,
- Personel Başına Mevduat %1374,9 artmış,
- Personel Başına Mudi Sayısı ise %186,4 artmıştır.
Analizi 5 yıl daha geriye götürecek olursak büyüme %3000 gibi değerlere ulaşmaktadır.
Peki, bu tabloda azalan değerler hangileridir? Şube sayısı %11,1 oranında azalmıştır. Personel sayısı da %4 kadar azalmıştır. Bir durup düşünelim. Mevduat, aktifler, kredilerdeki büyüme %1000’ler seviyesinde iken nasıl olur da şube sayısı ve personel sayısı azalabilir? Elbette finansal derinlik, ürün ve hizmet çeşitliliği, döviz kurları, genel ekonomik konjonktür gibi pek çok faktör kullanılarak söz konusu büyüme açıklanabilir. Ancak bu parametrelerle şube ve personel sayısındaki azalmayı izah etmek biraz zordur.
Gelişen bilgi ve iletişim teknolojileri bu değişimi açıklamakta kullanılabilecek en kritik parametrelerden biridir. Artık bırakın şubeye gitmeyi, evimizden çıkmadan hesap açıp kapatabiliyor, havale-EFT yapabiliyor, kredi başvurusunda bulunabiliyor, fon, hisse senedi, kıymetli madenler, tahvil-bono alıp satabiliyor, kısacası tüm bankacılık işlemlerimizi oturduğumuz yerden gerçekleştirebiliyoruz. Eğer nakit para çekmemiz gerekmiyorsa şubenin yerini bile bilmemiz gerekmiyor. Bu durumda şubeye de çok sayıda personele de ihtiyaç kalmadığı gibi ihtiyaç duyulan personelin nitelikleri de değişiyor.
Bunları finans sektöründe yapabiliyoruz da neden lojistikte yapamıyoruz? Engeller neler? Daha da önemlisi tüm bunların lojistikte gerçekleşmesi kaçınılmaz mı değil mi? Bu sorulara verilecek cevaplar piyasada hangi oyuncuların sağ kalacağını hangilerinin ise tarih olan bankalarla beraber yitip gideceğini belirleyecek.
Haftaya, engeller neler, rekabet, kirli rekabet, kavanozdaki eller, düşünce yapısı, konformizm, kolay para ve diğerleri…
1972 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun olduktan sonra aynı üniversitede Personel Yönetimi alanında yüksek lisans yaptı, akabinde Yeditepe Üniversitesi'nde İngilizce İşletme Doktora programını tamamladı. İnsan Kaynakları Yönetimi alanında çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası kuruluşlarda 30 yılın üzerinde görev yaptı. Çalışmalarına danışman, akademisyen ve eğitmen olarak devam etmektedir.