Ekonomik bağımsızlık için en başta girişimcilik ve bunu besleyen bir finans sistemi gerekiyor.
Kamudan iş dünyası örgütlerine kadar herkesin işaret ettiği nokta, istihdam yaratacak ve döviz girdisi sağlayacak yatırımlar olmasıdır.
Peki, bunun altyapısı oluşturulabiliyor mu?
Maalesef hayır…
Anlık alınan ve etkisi düşünülmeyen kararlar, zaten zayıf olan güven iklimine daha da zarar veriyor.
Kredi kartı limitine “katkı payı” adıyla getirilmek istenen vergi bunun en büyük örneğidir.
Bakanlarımız çıktı, “savunma sanayi” bahanesiyle bu vergiyi anlattılar. Sonuçta, kamuoyunda oluşan büyük tepki nedeniyle teklif “ertelendi” denilerek geri çekildi. (Burada en büyük zararı da Sayın Mehmet Şimşek’in gördüğünü vurgulamak isterim.)
***
Sermaye piyasalarının gelişmesi gerektiğini her fırsatta savunuyoruz. Ama bu, gözü kapalı halka arzların yapılmasını meşru göstermez.
Son dönemde yine soru işaretlerinin bol olduğu kararlar alındığını görüyoruz.
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), 21 Eylül’de Girişim Sermayesi Yatırım Fonları’na (GSYF) İlişkin Esaslar Tebliği’nde önemli değişiklikler yaptı. Aradan geçen süre içinde yaptığım görüşmelerde, bu kararın olumsuz etkiler doğurabileceğini gözlemledim.
Sadece GSYF’ler değil, hemen hemen her sektör bu düzenlemeden etkilenecektir…
GSYF’leri kapsayan değişiklik, doğrudan Borsa İstanbul’u da etkileyebilir. Çünkü bu düzenleme nedeniyle halka açık payların GSYF portföyleri dışına çıkarılması riski bulunuyor.
Ne yapıldı?
GSYF’lerin girişim şirketi niteliğindeki halka açık şirketlerin borsada işlem görmeyen paylarına fon toplam değerinin yüzde 20’sinden fazla yatırım yapılmasını engelleyen düzenleme geldi. Sektörden uzmanlar, bunun mutlaka olumsuz etkilerinin olacağını ifade ediyorlar. Ayrıca düzenleme sonrası GSYF’lerin ellerindeki hisseleri satma yoluna da gitmeleri, piyasaları aynı şekilde sarsar.
***
Yazının başında da vurguladığımız finansman gücünün burada azaltıldığını net bir şekilde görüyoruz.
Girişimlerin GSYF’ler ile daha yakın ilişki kurması gereken bu dönemde neden böyle bir karar alındı?
Son düzenlemeye göre, GSYF’lerin diğer GSYF’lere yaptığı yatırımlar, toplam fon değerinin yüzde 25’ini geçemeyecek. Burada GSYF’lerin kendi aralarında kurdukları ekosistemin de zarar görmesi durumu var.
Eğer ki bu düzenleme vergi kaybını telafi etme endişesi ile yapıldıysa, bunun başka yöntemleri bulunuyor. Ama kolaya gidilip, GSYF’lerin girişimlerle olan bağına zarar veriliyor.
Bu sınırlama ile olası vergi kayıplarını engellemesi amaçlanıyor. Ancak, girişim şirketlerinin büyük kısmı başlangıç veya büyüme aşamasında olduğu için kar üretme ve dağıtma kapasitesine sahip değil.
Girişimler nasıl kurumsallaşacak, acil likidite ihtiyaçlarını yüksek faiz ortamında nasıl karşılayacak ve günün sonunda nasıl çıkış (exit) olacaklar?
Tüm bu gelişmeleri gören GSYF yatırımcıları durumu “riskli” olarak algılayıp başka alanlara bakar mı?
Bu ve benzeri sorular çok fazla…
***
Bu düzenleme ile KOBİ’lerin ya da daha büyük sanayi kuruluşlarının GSYF’ler desteğiyle büyümelerine neredeyse imkan kalmadı. GSYF’ler, aktif toplamının en az yüzde 40’ı gayrimenkul veya gayrimenkule dayalı varlıklardan oluşan şirketlere yatırım yapamayacak.
Şunu çok iyi biliyoruz ki Türkiye’deki şirketlerin önemli bir kısmının varlıklarında gayrimenkuller ciddi paya sahiptir. Bu, artık iş yapış şeklini almıştır. Bu bahaneyle fonların yatırım yapmalarının önünün kesilmesi doğru değil.
Sermaye piyasalarına, fonlara ulaşımı zorlaşan şirketler ne yapacak?
Geleneksel finansa, yani bankalara gidip yüksek faizle borçlanacak.
Sonuçta maliyetler ve enflasyon artacak.
Alın size bir kısır döngü daha.
Elbette SPK’nın bu düzenlemesinde olumlu yanlar da var. Ancak geldiğimiz noktada iş yapış şekillerinin yıpratılmasından tutun, girişimlerin desteklerinin kesilmesine kadar bir dizi hatalar olduğunu görebiliyoruz.
Bu düzenleme ile elde edilmesi planlanan gelirlerin belki onlarca katı, girişimlerin çıkış yapamaması nedeniyle kaybedilebilir.
Şunu da ekleyip, noktayı koyalım…
Ülkenin kalkınması lazım diyorsak, mutlaka hukukun üstünlüğü ve uygulanabilirliği de olmazsa olmazdır.
Hukuk olmazsa girişimler de finansman da kendilerini güvende hissetmez.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Öğrenciyken, Cumhuriyet gazetesinde mesleğe başladı. İnsan hayatına dair haberler yaptı, fotoğraflar çekti. Bir dönem Avustralya'da gazetecilik yaptı. Türkiye'ye döndükten sonra Referans gazetesinde ekonomi gazeteciliğine adım attı. Küresel ekonomi, tarım, enerji, çevre ve reel sektör üzerine çalıştı. Daha sonra Dünya gazetesine geçti ve burada 3 yıldan fazla dış ticaret editörlüğü ve yazarlığı yaptı. Yeni Yüzyıl gazetesinin yeniden kuruluşunda ekonomi şefi olarak görev aldı ancak zayıf kurumsal yapı nedeniyle 3 ay sonra istifa edip Sözcü gazetesine geçti. Yaklaşık 8 yıl Sözcü’de muhabir, editör ve ekonomi müdür yardımcısı olarak görev yaptı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyesi.