Yerel seçimler öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan maaşlara zam müjdesi bekleyen emeklilerin bu beklentisi karşılıksız kalırken, Erdoğan’ın bu konuda sessiz kalmak yerine neden zam yapılmadığına dair açıklamalar yapması pek de alışıldık bir durum değildi. Önce olası bir seyyanen zammın bütçe üzerinde oluşturacağı aşırı yüke dair rakamlar veren Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz gün yaptığı bir konuşmada da enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde yapılan maaş zamlarının dipsiz kuyu misali kaybolup gittiğini, dolayısıyla öncelikle yapılması gerekenin enflasyonu düşürmek olduğunu ve bunun da yılın ikinci yarısında başarılacağını belirtti.
Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri ekonomi gündeminin zirvesine otururken, en dikkat çekici yorumlardan biri Prof. Özgür Demirtaş’tan geldi. Demirtaş 2021 yılının sonlarında döviz kurları ve enflasyon patladıktan sonra çalışanlara yüksek oranlı maaş zamları gündeme geldiğinde, bu zamların sağlayacağı alım gücünün kısa süre içinde eriyeceğini belirtmiş ve bu sözleriyle farklı kesimlerden tepki almıştı. Tam olarak neyi kastettiğini açıklamamış da olsa, maaş artışlarını ‘ücret-fiyat sarmalı’ olarak bilinen, ücretlerdeki artışların üretim maliyetlerini artırarak fiyatları yükselttiği, fiyatlardaki artışların ise yeniden ücret artışlarını gerektirdiği sürecin geçerliliğine inandığı için anlamsız bulduğu düşünülmüştü.
Bu tartışmalı düşüncenin dile getirilmesinden sonraki dönemlerde enflasyon yüksek kalmaya devam ettiği ve bu da yeni yüksek oranlı maaş zamlarını getirdiği için, Prof. Demirtaş zamlar konusunda haklı çıktığını iddia eden paylaşımlar da yapmıştı. Özgür Demirtaş’ın maaş zamlarına dair farklı zamanlardaki paylaşımlarına dair güzel bir derleme için Özder Şeyda’nın onedio.com yazısını öneririm.
Prof. Demirtaş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini alıntıladığı yeni sosyal medya paylaşımlarında da, zamanında çok eleştirilen düşüncesinin Cumhurbaşkanı tarafından da dile getirilmiş olduğuna dikkat çekerek “dediğime geldiniz mi” sorusunu sordu.
Maaş zamları gerçekten de dipsiz kuyuya mı düşüyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve muhalif duruşuyla bilinen popüler bir akademisyenin fikir birliğinde olduğu durum gerçekten de söz konusu mu? Bunun yanıtını vermek için ekonomi basınının usta ismi Alaattin Aktaş’ın geçtiğimiz aylarda yaptığı bir çalışmadan faydalanabiliriz. Aktaş, 19 Ocak tarihli köşe yazısında 2023 yılı başına endekslenmiş emekli maaşlarını ve aylık TÜFE değerlerini kullanarak emeklilerin yüksek enflasyon ortamında ne kadar büyük bir alım gücü kaybı yaşadıklarını ortaya koymuştu.
Ocak ve temmuz aylarında yapılan ve enflasyon farklarını da içeren maaş zamlarına rağmen, 2023 yılındaki ortalama emekli maaşı 113 düzeyinde iken, TÜFE’nin ortalaması 132 olarak bulunuyor. Yani emeklilere yapılan zamlar gerçekten de dipsiz bir kuyuya atılan bir bozuk para gibi kaybolup gidiyor.
Yüksek enflasyon ortamında ‘nasıl olsa bir işe yaramayacağı için’ maaşlarında iyileştirme yapılmayan emeklilerin durumuna uyan bir Nasreddin Hoca fıkrası var mıdır bilmiyorum. Varsa bile, şu an bu satırları okumakta olan sabit gelirlilerin o hikâyeyi çok gülünç bulmayacağını tahmin edebiliyorum. Ama önümüzdeki aylarda enflasyon kontrol altına alınıp, bu kez de “nasıl olsa fiyatlar pek artmıyor” denerek maaşlara enflasyon oranının üzerinde bir zam yapılmazsa, ortaya kara mizahi bir durum çıkacağı kesin.
Cem Başlevent’in tüm yazıları
1973 İstanbul doğumlu olan Prof. Dr. Cem Başlevent, ekonomi alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini Boğaziçi Üniversitesi'nde almıştır. 2000-2023 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde çalışan Başlevent, halen İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Akademik çalışmaları bireylerin işgücüne katılımı, politik tercihleri, yaşam memnuniyeti gibi konuları kapsamaktadır.