Emeklilerin ülkenin zenginleşmesinden pay alamadığını TÜİK de teyit etti

Türkiye İstatistik Kurumu’nun geçtiğimiz günlerde yayınladığı 2023 yılına ait sosyal koruma istatistikleri ülkemizde ‘sosyal devlet’in parasal anlamda ve diğer ülkelere kıyasla ne büyüklükte olduğuna dair yeni değerlendirmeler yapma olanağını sağladı.

Resmi istatistiklere göre devletin sosyal koruma harcamaları 2023 yılında 2022’ye göre yüzde 109 artış göstererek 2,7 trilyon liraya yaklaştı. Hastalık/sağlık bakımı harcamaları 809 milyar TL olarak hesaplanırken, sosyal koruma yardımlarında en büyük harcama kalemini 1 trilyon 175 milyar TL ile emekli/yaşlılara yapılan harcamalar oluşturdu. Engelli, malul, dul ve yetimlere yapılan 343 milyar liralık aylık ödemeleri de buna eklendiğinde, sosyal güvenlik sisteminin emeklilere yaptığı toplam ödeme miktarı 1 trilyon 518 milyar TL olarak bulunuyor. 

Aynı veri kaynağına göre ülkemizde sosyal koruma kapsamında emekli/yaşlı, dul/yetim ve engelli/malul maaşı alan kişi sayısı 2022 yılında 14 milyon 851 bin iken, 2023’te yüzde 13,8 artarak 16 milyon 893 bin kişiye yükseldi. Buradaki yüksek oranlı artış büyük ölçüde 2023 yılının mart ayında çıkan kanun sayesinde çok sayıda sigortalının emeklilik hakkını kazanmasıdan kaynaklanıyor. EYT yasası ile emekli olanların yaklaşık yarısı halen sigortalı olarak –yani prim ödeyerek– çalışmaya devam ediyor olsa da, bu kişiler emekli istatistiklerinde de yer alıyorlar.

Yayınlanan veriler devletin sosyal koruma harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payının 2022’deki yüzde 8,6’dan 2023 yılında yüzde 10,1’e yükseldiğini ortaya koyuyor. Bu da emekli sayısındaki büyük artışın, 2023’teki seçim öncesinde yapılan yüksek oranlı maaş zamlarının ve mümkün olduğunca cömert davranıldığını tahmin ettğimiz nakdi ve ayni sosyal yardımların beklenen bir sonucu. Ancak dünya ortalamalarıyla karşılaştırıldığında oldukça düşük bir orana sahip olduğumuz görülüyor.

DİSK Araştırma Merkezi DİSK-AR’ın ekim ayında yayınladığı bültende yer alan bilgilere göre, Türkiye sosyal korumaya dünya ortalamasının neredeyse yarısı kadar kaynak ayırıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun sosyal koruma ve emeklilikle ilgili hükümet harcamaları konusunda ayrıntılı bilgiler sunduğu “Sosyal Koruma Raporu 2024-26: İklim Eylemi ve Adil Geçiş için Evrensel Sosyal Koruma” adlı rapora dayalı analizde, DİSK-AR ülkelerin sosyal koruma ve emeklilik harcamalarını karşılaştırmalı olarak raporlamış. Aşağıdaki grafikte görüldüğü üzere sosyal koruma harcamalarının GSYH’ye oranında Türkiye sadece düşük ve düşük-orta gelir grubundaki ülkeleri geride bırakabilmiş durumda.

DİSK-AR’ın bültenine https://arastirma.disk.org.tr/?p=12026 linkinden ulaşılabilir.

2022’den 2023’e geçişte ilk bakışta büyük oranda arttığı düşünülen emekli maaşı ödemelerinin gerçekte emekli sayısı ve milli gelirdeki artışlara kıyasla düşük kaldığını ekonomist Zafer Yükseler yaptığı bir hesaplamayla ortaya koymuş. Zafer Bey’in sosyal medyada paylaştığı sayıları kullanarak çizdiğim aşağıdaki grafikte de görülebileceği üzere –engelli, dul ve yetim hariç– emekli maaşı ödemelerinin milli gelire oranı son yıldaki 0,6 puanlık artışa rağmen önceki yılların oldukça gerisinde.

Kişi başına emekli maaşı ödemesinin kişi başına milli gelire oranı da benzer şekilde eski yılların çok altında kalmış durumda. Ortalama bir emekliye yapılan yıllık maaş ödemesi 2013 yılında kişi başına GSYH’nin yüzde 54’üne karşılık gelirken, 2023 yılında bu oranın yüzde 32’ye düşmüş olması gerçekten çok çarpıcı bir durum. Bu tabloya bakarak 1999 ve 2008 yıllarında yapılan ve aylık bağlama oranlarını düşüren sosyal güvenlik reformlarının meyvelerini vermeye (!) başladığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Fazla şüpheye düşmeden yapabileceğimiz bir başka yorum ise son yıllarda Türkiye ekonomisinde yaşanan kayda değer büyümeden -diğer sabit gelirli kesimler gibi- emeklililerin de hemen hemen hiç faydalanamamış olması. Kişi başına düşen milli gelir 15 bin dolara ulaştıysa, satın alma gücü paritesine göre daha da iyi durumdaysak, mutlaka birilerinin yaşam standardı yükseliyor olmalı. Ama bu kişilere belediye otobüsünde, metroda veya halk ekmek büfesinde rastlama olasılığımız oldukça düşük.

Cem Başlevent’in tüm yazıları için tıklayınız.

1973 İstanbul doğumlu olan Prof. Dr. Cem Başlevent, ekonomi alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini Boğaziçi Üniversitesi'nde almıştır. 2000-2023 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde çalışan Başlevent, halen İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Akademik çalışmaları bireylerin işgücüne katılımı, politik tercihleri, yaşam memnuniyeti gibi konuları kapsamaktadır.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search