Prof. Dr. Aziz Çelik: Emekliler yılına adaletsizlik ve sendikal sorunlar damgasını vurdu

Prof. Dr. Aziz Çelik 2025 yılının emekliler için adaletsizlikle başladığına dikkat çekti. Çelik, “Ocak 2025 tahmini emekli aylıkları aralık 2024’e göre yüzde 25 civarında düştü. Hükümet sorunu çözmeye yanaşmadı ve aylardır uyardığımız tehlike sonunda gerçekleşti” ifadelerini kullandı.

2025 ve sonrasında emekli olacaklar için beklenen kötü haberin geldiğini belirten Çelik, 2025 ve sonrasında emekli olacakların aylıkları 2024 yılının ikinci yarısında emekli olanlara göre yüzde daha 25 civarında düşük olacak. Bu kötü haber bekleniyordu. Çok yazıldı, konuşuldu” diye belirtti. Çelik “6 Ağustos 2024’te BirGün’de yazdığım “Emeklilikte yeni bir adaletsizlik kapıda” başlıklı yazımda emekliler için yaklaşan tehlikenin uyarısını yapmıştım” dedi.

SGK tahmini aylık hesaplama ekranında görülen miktarlar ciddi biçimde düştü

Bu noktada hükümetin “Bile isteye bir önlem almadığını” ifade eden Çelik, “İktidar Bir cümlelik yasa değişikliğini yapmadı ve emekliler arasında devasa bir adaletsizlik ortaya çıktı. SGK’nin Ocak 2025’te tahmini aylık hesaplama ekranını güncellemesiyle birlikte feci tablo ortaya çıktı. Emekli olmayı bekleyenler, emekliliğine az bir süre kalanlar kara haberle sarsıldı. Bu sonuç beklense de hayal kırıklığı büyük oldu dedi ve şöyle devam etti: Bir ay önce SGK tahmini aylık hesaplama ekranında görülen miktarlar ciddi biçimde düştü. Oysa işçi ve Bağ-Kur emekli aylıklarına Ocak 2025’te yüzde 15,75 zam yapılmıştı. Aralık 2024’te çalışılmış ve bunun primi yatmıştı. Ocak 2025 emekli aylığının Aralık 2024 aylığından düşük hesaplanması hayatın olağan akışına aykırıydı. Ama maalesef böyle oldu. ”Emekliler yılı” ilan edilen 2024’ün son garabeti bu oldu. Aynı kişilerin bir ay sonraki tahmini emekli aylıkları yaklaşık yüzde 25 düştü! Ey hükümet, ey Çalışma Bakanı bu eserinizle övünebilirsiniz!

Emekliği bekleyenler ve aylık hesabı yapanlar bu ucubeye büyük tepki gösterdi. Bana gelen örneklerden bir kaçını derleyip bir tablo yaptım diyen Çelik, Örneğin Aralık ayında SGK ekranında 22 bin 554 tahmini aylığı gören sigortalı Ocak 2025’te aynı ekranda 19 bin 398 TL tahmini aylık gördü. Oysa bu aylığın 6 aylık enflasyon oranında artmasıyla en az 26 bin 106 TL olması gerekiyordu. Kayıp en az 6 bin 709 TL ve yaklaşık yüzde 26. Kayıplar 4 bin liradan 12 bin liraya kadar ulaşıyor. Kuşkusuz bu durum geçmişte emekli olup halen emekli aylığı alanlar için geçerli değil. Halen emekli olanların almakta oldukları emekli aylığı Ocak 2025’te işçi ve Bağ-Kur emeklileri için yüzde 15,75, memur emeklileri için yüzde 11,5 oranında arttı. Bu kayıp 2024 yılında emekli olamayıp 2025 ve sonrasında emekli olacaklar için ortaya çıkıyor.

Emekli aylıklarının hesaplanmasında önemli değişkenlerden biri güncelleme katsayısıdır

Hayatın olağan akışına aykırı bu tuhaf düşüş nasıl ortaya çıktı? Önlenemez miydi? Emekliliği bekleyenlerin tahmini aylıklarındaki düşüşün sebebi 5510 sayılı yasada yer alan hesaplama yöntemi. Özetle anlatayım: Emekli aylıklarının hesaplanmasında önemli değişkenlerden biri güncelleme katsayısıdır. Güncelleme katsayısı geçmişteki prime esas kazancının bugünkü değerinin bulunmasını sağlar.  5510 sayılı Kanun’a göre güncelleme katsayısı her yılın aralık ayına göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel endeksindeki (TÜFE) değişim oranının yüzde 100’ü ile sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıla gelişme hızının yüzde 30’unun toplamına (1) tam sayısının ilâve edilmesi sonucunda bulunan değeri ifade eder. 2008 öncesinde büyümenin yüzde 100’ü hesaba katılıyordu. AKP bunu yüzde 30’a indirdi. Bir güncelleme katsayısı örneği verelim: Yüzde 44,4 resmi enflasyon açıklanan 2024 yılında büyüme yüzde 5 gerçekleşirse güncelleme katsayısı 1,459 olur.

Emekli aylığı için yılın ilk yarısında başvurduğunuzda bir önceki yılın TÜFE ve büyüme oranları bilindiği için güncelleme işleminin yapılması zor değil. Ancak yılın ikinci yarısında (temmuz-aralık) yaşlılık aylığına başvurduğunuzda ne olacak? Örneğin aralık ayı içinde başvurdunuz. İlgili yılın TÜFE oranı henüz belli değil. Son güncelleme katsayısı ne olacak? Özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde bu durum çok önemli. Buna mevzuatta bir çözüm bulunmuş (5510/29 son fıkra) ancak bu çözüm büyük bir soruna yol açtı” diye belirtti.

Çelik yazısının devamında şu ifadelere yer verdi:

Kanuna göre hesaplanan aylığın başlangıç tarihinin ilk altı aylık döneme rastlaması halinde ocak ödeme dönemi için aylıklara uygulanan artış oranı kadar artırılarak, yılın ikinci altı aylık dönemine rastlaması halinde ise öncelikle ocak ödeme dönemi, daha sonra temmuz ödeme dönemi için gelir ve aylıklara uygulanan artış oranları kadar artırılarak sigortalının aylık başlangıç tarihindeki aylığı hesaplanır. Karmaşık gelmiş olabilir sadeleştirmeye çalışayım. Eğer yılın ilk 6 ayında emekli olduysanız bir önceki yılın güncelleme katsayısı belli olduğu için güncelleme işlemi yapılacak ve ardından emekli aylıklarına yapılan artış oranı kadar aylığınız artırılacak ve elinize geçecek emekli aylığı olacak.

Eğer Aralık 2024’te yaşlılık aylığı için başvurduysanız ne olurdu? Aralık 2024’te henüz 2024 yılı TÜFE oranı belli olmadığı için hesaplanan aylığa 2024 yılı güncelleme katsayısı yerine emekli aylıklarına 2024 ocak ve temmuz dönemlerinde yapılan artış oranları ayrı ayrı uygulanır ve başvuru tarihindeki aylığınız bulunur. Bilindiği gibi işçi ve Bağ-Kur emeklilerine Ocak 2024’te yüzde 49,25, Temmuz 2024’te yüzde 24,7 zam yapılmıştı. Böylece 2024 yılı için emekli aylığınız yüzde 86,1 oranında artmış olur.  Aralık 2024’te bu aylığı alırsınız. Ocak 2025’te ise ayrıca yüzde 15,75 oranındaki 2025 ocak zammı eklenir.

Diyelim 2025 ilk yarısı içinde emekliliğe başvurdunuz. Bilindiği gibi 2024 yıl sonu TÜFE oranı TÜFE 44,4 çıktı ve büyüme de yüzde 5 olursa (44,4+1,5 -yüzde 5’in yüzde 30’u-) 2024 yılında uygulanacak güncelleme katsayısı 1,45,9 olacak. Yılın ilk yarısında başvurduğunuz için ayrıca ilk altı aylık zammı da (yüzde 15,75) alırsınız. Bu ucube tablo özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde son yılın güncelleme katsayısı ile emekli aylıklarındaki yıllık artış arasında önemli bir fark olursa ortaya çıkıyor. Yasa yapılırken öngörülmeyen bu durum 2022 ve 2023 emeklileri arasında da ortaya çıkmıştı. Oysa bu durumun çözümü basitti. Yasaya eklenecek bir cümle ile bu adaletsizlik giderilebilir. Ancak hükümet tüm uyarılara rağmen bunun gereğini yapmadı. 2025 ve sonrası emekliliklerin yaşayacağı yüzde 25 ve üzerindeki aylık kaybının sorumlusu hükümettir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bu tablodan bilhassa sorumludur. Tüm uyarılara rağmen kılını kıpırdatmamış ve emeklilerin yaşayacağı bu kaybı seyretmiştir.

Emeklilikte kademe bekleyenler (9 Eylül 1999 ve sonrasında sigortalı olanlar) bu durumda çifte mağdur olacaklar. Bir yandan 17-20 yıla varan sürelerle geç emeklilik olacaklar öte yandan 2024 yılında ve öncesinde emekli olamadıkları için emekli aylıkları düşmüş olacak.

Promosyon sendikacılığına dur

Bu kadarına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da dayanamadı. Çalışma Genel Müdürlüğü 15 Ocak 2025’te işçi sendikaları konfederasyonlarına yolladığı yazıda “promosyon sendikacılığının” hukuksuz olduğu uyarısını yaptı. Bilindiği gibi sendikalar arasındaki promosyon yarışı tuhaf bir hal aldı. Hediye çekleri, nakit para, havlu-bornoz, termos ve nihayet akıllı saate varan promosyon çılgınlığı 1990’ların gazete promosyonlarına benziyor. Bazı sendikaların promosyon rezaleti daha önce 23 Mayıs 2022’de BirGün’de yazmıştım. Rakip sendikadan istifa edip gelenlere “Çam sakızı çoban armağanı kabilinden” Mayıs 2022’de 500 TL veren promosyon sendikacılığını eleştirmiştim. Aradan geçen sürede işin cılkı çıktı.

Sendikaların üyelerine dağıttığı sembolik yılbaşı veya bayram hediyelerinin ötesinde adeta sendikal rekabet ve üye kapma yarışının bir aracına dönüşen promosyonlar zıvanadan çıkmaya başladı. Özellikle rekabet halinde olan sendikalar işçilerin diğer sendikadan istifa edip gelmesi durumunda para veya çeşitli hediyeler verme yarışına başladılar. Bakanlık yazısında bu tuhaf durum şöyle anlatılıyor:

“Bakanlığımıza gerek doğrudan gerekse CİMER sistemi üzerinden yapılan başvurularda; sendikaların üyelerine market çekleri/alışveriş kartları dağıttığı, nakdi destek sağladığı, promosyon verdiği ve bahse konu yardımları özellikle örgütlenme sorunu yaşadığı işyerlerinde yaptığına ilişkin birçok başvuru yapılmıştır.”

Ulusal basında konuya ilişkin çeşitli haberlerin yer aldığı da görülmüştür. Temel amacı; üye işçilerinin ekonomik, sosyal, kültürel hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek olan sendikaların, faaliyetlerinin de kanuna uygun olması gerekmekte olup kanunda yer alan istisnalar dışında üyelerine market çeki, alışveriş kartı, nakdi destek, promosyon vb. adlarla yardımlar yapılması ve bu yardımlar aracılığı ile örgütlenme faaliyetlerinde bulunulması, sendikal örgütlenmenin amacına ve Kanuna aykırılık teşkil etmektedir.”

Bakanlık yazısında haklı olarak sendika gelirlerinin bu şekilde dağıtılmasının hukuka aykırı olduğu ve ilgili sendika yöneticileri açısından hukuki ve cezai sorumluluk doğurabileceğinin altı çiziliyor ve sendika gelirlerinin çek, promosyon, yardım vb. adlar altında dağıtılması şeklindeki kanuna aykırı uygulamalardan vazgeçilmesi isteniyor.

Elbette sendikalar bağımsızlıkları gereği gelirlerini kendi kararlaştırdıkları gibi kullanabilmedir. Ancak bunun hukuki, ahlaki ve sendikal bir sınırı olmalıdır. İşçiye adeta rüşvet dağıtıp diğer sendikadan istifa ettirip üye kaydettirmek hukuka aykırı olduğu kadar sendikal etiğe de aykırıdır. Sendikalar işçi haklarını koruma mücadelesi vererek üye yapmalıdır. Para veya promosyon dağıtarak örgütlenmek kof ve boş bir iştir. Promosyonla gelen üye promosyonla gider.

Son bir söz de promosyonla sendika değiştiren işçilere. Söylemeye dilim varmıyor ama kabahatin büyüğü sende canım kardeşim. Bir havluya, bir termosa sendika değiştiriyorsun. Yazık!

Kartalkaya’da asıl sorumluluk işverenin ve otelin denetiminden sorumlu merkezi idarenin

Kartalkaya otel yangınında 78 kişinin diri diri yanması çeşitli boyutlarıyla tartışılıyor. Kuşkusuz asıl sorumluluk işverenin ve otelin denetiminden sorumlu merkezi idarenin. İşin bu boyutu çok önemli. Ancak otel katliamının dikkatlerden kaçmaması gereken bir başka önemli yönü daha var: Turizm sektöründeki sendikasızlık ve keyfi çalışma koşulları. Yalçın Küçük’ün yıllar önce “TİT” olarak nitelediği “turizm, inşaat ve tekstil” sendikasızlığın ve kuralsızlığın had safhada olduğu sektörler. Bu sektörler aynı zamanda kolay ve yasadışı para kazanmanın ve ciddi rantların döndüğü yerler.

Otellerin de dahil olduğu konaklama ve eğlence işleri sektörü en düşük sendikalaşma oranı sahip iki sektörden biri. Bu işkolunda sendikalaşma oranı 2024 yılında yüzde 3,9. En kötüsü ise inşaat. Orada sendikalaşma oranı 3,1. Ortalama sendikalaşma oranının 14-15 civarında olduğu, imalat sanayinde bu oranın yüzde 10-20 arasında değiştiği düşünülecek olursa durumun vahameti daha iyi anlaşılmış olur.

2024 yılında verilen 2982 yetki belgesinin sadece 56’sı konaklama ve otelcilik sektöründe verilmiş. Diğer bir ifadeyle bu sektörde 2024 yılında (kamu-özel dahil) toplam 56 işletme için toplu iş sözleşmesi yetki belgesi verilmiş. Türkiye’de 2024 yılında Turizm Bakanlığı tarafından tescillenmiş 21 binden fazla otel var. Varın sektördeki sendikasızlık vahametini siz düşünün.

Sendikanın varlığı otellerin güvenli olması için yeterli değil elbette ama etkili ve önemli bir unsur. Sendikal örgütlenme varsa işçi sağlığı iş güvenliği önlemlerinin daha fazla uygulanması ve çalışanların kuralara uygun çalışması mümkün. Örgütlü bir işyeri daha sağlıklı ve güvenli bir işyeridir. Özetle denetimsizlik, kuralsızlık ve sendikasızlık daha çok öldürür.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search