TBMM’nin 28. dönem 4. yasama yılının açılış oturumuna katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşma ekonomiye dair çeşitli veriler ve önemli mesajlar içeriyordu. Konuşmada ekonomide önceliğin hayat pahalılığı sorununu kalıcı olarak çözmek olduğu, yıllık enflasyonun son 45 ayın en düşük düzeyine inmiş olmasının bu konuda önemli mesafe kat edildiği anlamına geldiği belirtildi. Bütçe açığı, dış ticaret dengesi, dış borcun milli gelire oranı, TCMB döviz rezervleri, büyüme, işsizlik gibi başlıca göstergelerdeki iyileşmelere de dikkat çekildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının sonunda ‘yapısal reform’ gündemine değinirken “2026 senesi, Türkiye ekonomisinde adeta bir reform yılı olacak. Sanayiden teknolojiye, tarımdan enerjiye, ekonomimizin tüm alanlarında büyük bir dönüşüm başlatıyoruz. Yerel yönetimlerde mali disiplini güçlendirecek adımları da devreye alarak kamuda şeffaflığı, hesap verebilirliği ve verimliliği daha da pekiştireceğiz. Ülkemiz, milletimiz ve ekonomimiz için şimdiden hayırlı uğurlu olsun” dedi.
Çeyrek asra yaklaşan bir iktidar dönemindeki ekonomide reform söylem ve eylemlerinin listesini çıkarsak bu oldukça uzun bir liste olur. Benim aklıma ilk gelen ise 2020 yılının sonlarında konuşulmaya başlanan, Mart 2021’de resmen lanse edilen ve aynı yılın sonbaharında faiz indirimleriyle hayata geçen reform dönemi.

12 Mart 2021 tarihinde düzenlenen Ekonomi Reformları Tanıtım Toplantısı’nda çok kapsamlı bir reform paketi açıklanmış, geleceğe dönük iddialı hedefler kamuoyu ile paylaşılmıştı. İstikrar ve güvenin ekonomik performans için çok önemli iki kavram olduğunun not edildiği konuşma yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından olumlu karşılanmış, o tarihten 4 ay önce TCMB yönetimindeki değişim ile başlayan toparlanma döneminin devam edeceği düşünülmüştü.
https://www.capital.com.tr/haberler/tum-haberler/ekonomi-reform-paketi-aciklandi-iste-detaylar
Ancak, Ekonomi Reformları Tanıtım Toplantısı’ndan sadece 1 hafta sonra TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınması piyasalarda bir şok etkisi yaratmış, tüm beklentiler alt üst olmuş ve ekonomik reform derken kastedilenin tahmin edilenden çok farklı olduğu ortaya çıkmıştı.
O yıl hayata geçirilen reformların yarattığı hasar günümüzde halen giderilebilmiş değil.
2026 yılının Türkiye ekonomisinde adeta bir reform yılı olacağının söylenmesi işte bu yüzden coşkudan ziyade endişe yaratıyor. Yeni yerli ve milli modellerin, heterodoks yaklaşımların, deneysel çalışmaların ekonomideki dengeleri bir kez daha bozmasından korkuluyor. Gerçi dengeler zaten epeyce bozuk olduğu için, yeni uygulamaların bu kez ekonomiyi iyileştirme ihtimali de var. 2026’ya çok az kaldı; bekleyip görelim.
