Yeni yılda net asgari ücretin 22.104 lira olarak açıklanması kamuoyunda şaşkınlık ve hayalkırıklığı yarattı. Zira 2024 yılı tüketici enflasyonunun yüzde 45 civarında gerçekleşecek olması ve iktidarın her zaman çalışanları enflasyona ezdirmemekle övünmesi asgari ücretle ilgili beklentileri yukarı çekmişti. Zam oranının en az yüzde 45 yerine yüzde 30 olarak belirlenmesi sonucunda asgari ücretle çalışanların cebinden her ay 2.550 lira eksilmiş oldu. Tabii ki yıl içinde yaşanacak enflasyonla birlikte çalışanların alım gücü daha da aşağı iniyor olacak.
Tüketici enflasyonunun 2025 yılının ilk 6 ayında yüzde 15, ikinci 6 ayında ise yüzde 10 olacağı varsayımı altında reel asgari ücretin önümüzdeki dönemde ne düzeylerde olacağını hesapladım. Aşağıdaki grafikte de görüldüğü üzere, önümüzdeki ay geçerli olacak reel asgari ücret 2024 ocak ayındaki düzeyin yüzde 10 kadar altında olacak. Eğer temmuz ayında asgari ücrete bir ara zam yapılmazsa, 2025 yılının sonuna gelindiğinde 2024’ün başına kıyasla yüzde 30’luk bir alım gücü kaybı gerçekleşmiş olacak. (Reelleştirme işlemi için TÜFE’ye alternatif olarak düşük gelirli hanelerin tüketim sepetinde önemli bir payı olan ‘gıda ve alkolsüz içecekler’ harcama grubunun fiyat endeksi de kullanılabilir. Grafikte gıda fiyat endeksine dayalı değerler de veriliyor.)
Yaptığımız hesaplamayla, 2023 ve 2024 yıllarında yapılan yüksek oranlı artışlarla belirgin bir şekilde artan reel asgari ücretin 2025 sonu itibarıyla 2023 öncesindeki düzeylerine yaklaşmış olacağını buluyoruz. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni asgari ücret açıklandıktan sonra yaptığı bir konuşmadaki “Çalışanları enflasyona ezdirmeme sözümüze sadık kaldık” cümlesinin gerçeği tam olarak yansıtmadığını söyleyebiliriz. Ama eğer bu söz “seçim yıllarında yapılan yüksek oranlı zamlar sayılmaz; reel ücretleri uzun dönem ortalamalarının altına düşürmüyoruz” anlamında söylendiyse sorun yok.
Grafikteki değerlerin resmi fiyat endeksleri kullanılarak hesaplandığını ve vatandaşın maruz kaldığı yüksek yaşam maliyetlerini tam olarak yansıtmadığını da not etmekte fayda var.
BloombergHT’nin yayınladığı grafikteki verilere göre, 2025 yılı için belirlenen asgari ücretin dolar cinsinden karşılığının düşük olduğunu söylemek pek mümkün değil. ABD enflasyonu için yapılan düzeltmeye rağmen, yıl genelinde 500 doların üzerinde bir asgari ücret geçerli olacak. Tabii bizim asıl problemimiz, dolarların, avroların dahi ülkemizdeki hayat pahalılığı karşısında ezilmekte olması.
Önümüzdeki seçimsiz dönemde iktidarın asgari ücrette gerçekleşmiş enflasyon oranının altında kalan bir artış yapma tercihi devam ederse, sabit gelirlilerin büyük çoğunluğunun yaşam standartlarındaki gerileme devam edecek. Asgari ücret artışlarının düşük tutulması özel sektör çalışanlarının yaklaşık yarısını doğrudan etkilemenin yanı sıra, işverenlerin daha yüksek düzeyde maaş alan çalışanlara da daha düşük oranlı zam yapmalarına yol açacak.
Özel sektör çalışanları düşük oranlı zamlarla yetinirken, memur ve emeklilerin alacakları maaş zamları da muhtemelen dönemsel enflasyon farkının ötesine geçemeyecek. Büyük ihtimalle DİSK-AR’ın “asgari ücretin kişi başına GSYH’ye oranı” grafiğinde görülen aşağı yönlü trendin devamını göreceğiz. Lakin, ana muhalefet partisinin “geçim yoksa seçim var” çağrısı karşılık bulup bir erken seçim söz konusu olursa işler değişebilir. Çünkü görünen o ki, vatandaşın geçim derdi ancak bir seçim varsa dikkate alınıyor.
Cem Başlevent’in tüm yazıları için tıklayınız.
1973 İstanbul doğumlu olan Prof. Dr. Cem Başlevent, ekonomi alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini Boğaziçi Üniversitesi'nde almıştır. 2000-2023 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde çalışan Başlevent, halen İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Akademik çalışmaları bireylerin işgücüne katılımı, politik tercihleri, yaşam memnuniyeti gibi konuları kapsamaktadır.