TÜRK-İŞ’in yaptığı araştırmaya göre Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 17.725,19 TL’ye, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 57.736,78 TL’ye yükseldi. Bu rakamlar geçen seneye göre 74,8% artış olduğunu gösteriyor.
Diğer taraftan şubat ayı itibariyle toplam işsiz sayısı geçen aya göre küçük bir azalışla 3 milyon 78 bin, 15-24 yaş arası işsiz sayısı ise 832 bin olarak gerçekleşti.
Mevduat faiz oranları ise 57% civarında seyrediyor.
Böyle bir konjonktürde nasıl hareket etmeli?
Stratejik açıdan esneklik ve adaptasyon çok önemli. Özellikle örgütlerin fırsat ve tehditlere yönelik olarak son derece hızlı cevap verebilir şekilde kendilerini yeniden yapılandırmaları şart. Bir diğer anahtar kelime ise dayanıklılık. Özellikle de finansal açıdan. En son ayakta kalanların galip geleceği ve muhtemelen pastalarını büyütecekleri bir konjonktürdeyiz. Bir başka deyişle rekabette üstün gelmek değil, rakiplerden önce batmamak şu an için etkin bir strateji olabilir.
Bu dönemlerin en önemli riski ise mucize çözümler, sihirli formüller, hayat kurtaran iksirler sunanların ortaya çıkması ve denize düşen yılana sarılır psikolojisiyle kişi ve kurumların bunları uygulamaya kalkabilmesidir.
Unutulmaması gereken husus bu konuların çözümlerinin kilo vermeye benzer olduğudur. Kısa bir yolu yoktur. Diyet yapılması (şokla değil, yavaş yavaş), hareket edilmesi (ama birden yüklenip kalp krizi geçirecek kadar değil), iyileştirici aktivitelerin bir gün, bir hafta değil düzenli ve sürekli olarak yürütülmesi, yeni düzenin kurallar, uygulamalar, denetlemeler ile hayat tarzı haline getirilmesi gereklidir. Bu esnada önceden belirlenmiş hedefler ve kriterler doğrultusunda süreç başında, esnasında ve sonunda kontroller yapılmalı, sapmalar varsa belirlenerek gerekli düzeltici önlemler alınmalıdır.
Yıldız oyuncular transfer etmek, yeni yazılım sistemleri uygulamaya almaya kalkmak, organizasyon yapısını her ay değiştirmek, çalışan sayılarını performans, yetkinlik, liyakat gibi kriterlere bakmaksızın azaltmak çare olmak bir tarafa daha da kötüye götürebilecektir.
Bugün geçmişte yapılanların bir sonucudur. Yarın da bugün yapılanların sonucu olacaktır. Doğal olarak nedenselliği unutmadan, yok saymadan hareket etmek yapılacak en akıllıca şey olacaktır.
Unutulmamalıdır ki bedava peynir fare kapanında bulunur.
İyi haftalar dileklerimle.
1972 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun olduktan sonra aynı üniversitede Personel Yönetimi alanında yüksek lisans yaptı, akabinde Yeditepe Üniversitesi'nde İngilizce İşletme Doktora programını tamamladı. İnsan Kaynakları Yönetimi alanında çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası kuruluşlarda 30 yılın üzerinde görev yaptı. Çalışmalarına danışman, akademisyen ve eğitmen olarak devam etmektedir.