Son olarak 11 Eylül’de toplanan TCMB Para Politikası Kurulu’nun politika faizini 250 baz puan indirmesi birçok uzman tarafından doğru bir karar olarak değerlendirilirken, bu indirimi yetersiz bulanlar da oldu. Faiz kararının ardından Yeni Şafak gazetesinde yer alan bir haberde “Faizi artırırken bonkör davranan Merkez Bankası, sıra faiz indirimine geldiğinde cimri davranıyor. 31 Mart’tan bir hafta kadar önce faizleri 500 baz puan artıran Merkez Bankası, yerel seçim sonuçlarına da etki etmişti. MB, dünkü toplantıda beklentilere rağmen 250 baz puanlık indirimle yetindi. Merkez Bankası, enflasyonla 10 puanlık fark olmasına rağmen faizi yüzde 43’ten yüzde 40,5’e çekti” cümlelerine yer verildi.
Yukarıdaki haber metninde dikkatimi en çok çeken kısım 2024 yerel seçim sonuçları hakkında yapılan yorum oldu. O dönemde olan bitenlere dair bir hafıza tazelemesinin yararlı olacağı düşüncesiyle bu notu yazıyorum.
31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimler öncesinde dövize büyük bir talep oluşmuştu. Bunun başlıca sebebi vatandaşların 2023’teki genel seçimlerden sonra yaşananları hatırlıyor ve bir benzerini bekliyor olmasıydı. Zira 2023’te seçimden sonraki 1,5 ay içinde dolar/TL kuru 20’den 27’ye yükselmiş, dolara yatırım yapanlar çok kısa bir sürede yüzde 30’u aşan bir getiri elde etmişti.
Mart 2024’te, mevduat faizlerinin yüzde 40’a ulaştığı bir ortamda, dolarda benzer bir artış beklemek çok anlamlı olmasa da, büyük bir kitle bu beklentiye sahip olduğu için TCMB kurmaylarının işi epey zorlaşmıştı. Piyasadaki döviz talebini karşılayabilmek için öncelikli olarak kendilerinden önceki yönetimlerin yaptığı gibi swap işlemlerini kullandılar ve bankanın net rezervlerini tarihi dip seviyelere kadar indirdiler. Bu da yeterli olmayınca son çare olarak politika faizini yüzde 45’ten yüzde 50’ye yükseltmek zorunda kaldılar.
Böylece hem enflasyonla mücadeledeki başlıca gereçlerinden biri olan TL’nin değerini belli bir düzeyde tutma amacından sapılmamış, hem de vatandaşın ekonomiye dair algı ve beklentilerinin daha fazla bozulmasının önüne geçilmiş oldu.
Eğer yerel seçimler öncesinde döviz satışı ve faiz artırımı yapılmamış olsaydı döviz kurları kontrolden çıkacak ve ABD doları muhtemelen o günlerdeki 32 düzeyinden 40 liraya yaklaşacaktı. Böyle bir kur artışı da seçmenlerin ekonomiye dair düşüncelerini önemli ölçüde etkileyecek ve iktidardaki partinin daha büyük bir yenilgi almasına yol açabilecekti.
TCMB’nin seçim öncesinde yaptığı 500 baz puanlık faiz artırımının krediye erişime yaptığı olumsuz etkinin 10 gün gibi çok kısa bir süre içinde seçmen tercihlerine ne derece yansımış olduğu tartışılabilir. Ancak bu olası etkinin döviz kurlarının tam da seçim öncesinde kontrolden çıkmasının yaratacağı etkiden çok daha sınırlı olduğundan emin olabiliriz.
Sonuç olarak, Merkez Bankası’nın Mart 2024’te almış olduğu faiz kararı, bazılarının iddia ettiğinin aksine, AKP’nin daha büyük bir seçim yenilgisini engellemiş oldu. Bakalım bir sonraki seçimlerden önce para politikası cephesinde ne gibi fikir ayrılıkları ve mücadeleler yaşanacak.
