Türkiye, son yıllarda yabancı doğrudan yatırımlarda ciddi bir düşüş yaşıyor. Merkez Bankası’nın verilerine göre, 2024 yılı itibarıyla yabancı sermaye girişinde net tutar sadece 2,8 milyar dolar olarak kaydedildi. Son yıllarda yıllık 4 milyar doların altında kalan yatırımlar, 2000’li yılların başındaki 16 milyar dolarlık seviyelere oldukça uzak kaldı. Özelleştirmelerle gelen yabancı sermayenin payı da düşük, ayrıca gerçek doğrudan yatırımların oranı tartışmalı bir hal almış durumda. Yatırımcılar, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi ortamındaki belirsizlik nedeniyle alternatif pazarlara yöneliyor.
Ekonomim’den Alaattin Aktaş “Net doğrudan yatırımlar yıllardır 4 milyarı bile bulmuyor” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Bir yatırımcı başka bir ülkede doğrudan yatırım yapacağı zaman, yani o ülkeye “ceketini alıp gidemeyecek” kadar bağlanacağı zaman bir dizi etkene bakar diyen Aktaş, Bir; yaptığı yatırımla para kazanabilecek mi? İki; başına bir sorun geldiğinde o ülkenin yargısı hızlı ve adil karar verecek mi? Eğer ikincisi konusunda kendini güvende hissetmiyorsa, yatırımını daha az para kazanacak da olsa başka bir ülkeye kaydırır. Nitekim kaydırıyor da…” dedi.
Aktaş yazısının devamında şu ifadeleri kullandı:
Türkiye’de yapılacak doğrudan yatırımlara ilişkin son yılların haberleri, transfer dönemindeki spor haberlerine benzedi. Dünyanın en ünlü futbolcularının Türkiye’ye transfer olacaklarına ilişkin haberler okuruz ya hep. Zaten nasıl oluyorsa o futbolcunun hayali de bizim üç büyüklerimizden birinde oynamaktır ya…
Yabancı yatırımcı da Türkiye’de büyük bir potansiyel görüyordur, Türkiye’ye milyarlarca dolarlık yatırım yapacaktır; falan filan!
Türkiye’de büyük bir potansiyel var, var olmaya da sonuç; “elde var sıfır” değilse bile toplam yıllık bazda 3-5 milyar dolarlık bir yatırımdır.
Şu ortamda niye gelsinler
İçinde bulunduğumuz duruma bakar mısınız…
İktidar ile ülkenin en büyük iş insanları örgütü adeta kanlı bıçaklı olmuş.
İş insanları ne demiş ki; ülkede yaşanan ve siyasi tercihleri dolayısıyla suskun kalmayı tercih edenler dışında herkesin söylediği, yakındığı, yaşadığı sorunları dile getirmiş.
Bunlar söylendi diye iktidar cephesinde o klasik çıkışlar: “Vesayet dönemi bitti, eski Türkiye geride kaldı…”
İktidar cephesi TÜSİAD’a özetle “Söyledikleriniz yanlış” diye değil, “Niye söylüyorsunuz, siz niye karışıyorsunuz” diye yükleniyor. Gerçi YİK Başkanı Ömer Aras için açıldığı belirtilen soruşturmada “Gerçeğe aykırı beyan”- da bulunma iddiası da var ama en azından siyaset cephesinden gelen eleştiriler daha çok “Siz karışamazsınız” noktasında yoğunlaşıyor.
Yaşanan son gelişmelerde TÜSİAD’ın da tabii ki hatası var. Sanki tüm konular beklenip beklenip biriktirilmiş gibi bir durum ortaya çıktı. Dile getirilen konulara zamanında değinilseydi çok daha iyi olurdu.
Şimdi bir yabancı yatırımcı yıllardır tanıdığı, iş yaptığı, Türkiye ekonomisine adeta yön veren insanların oluşturduğu örgüte, yapılan yalnızca eleştiriyken bile böylesine yüklenildiğini görünce Türkiye’ye nasıl olumlu bakar da yatırıma niyetlenir ki!
Zaten niyetlenmiyor
Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi verilerinden hareketle son çeyrek yüzyılın doğrudan yatırımlarına baktım.
Tablo başlıkları yeterince açık ama hangi kalemin ne anlam ifade ettiğini biraz daha detaylı izah edeyim.
Toplam giriş ve çıkış kalemlerini netleştirdim.
Örneğin 2024’ün toplam yabancı sermaye girişi 11,3 milyar dolar. Bu tutardan gerçek anlamda doğrudan yatırım sayılmayan diğer sermayeyi ve gayrimenkulü düşüyorum. Geriye 6,2 milyar dolarlık net giriş kalıyor.
Yine 2024’te yurt içi yerleşiklerin yurt dışında yaptıkları yatırımlar 6,6 milyar dolar. Bu tutardan giriş hesabında olduğu gibi gerçek anlamda doğrudan yatırım sayılmayan sermayeyi ve gayrimenkulü düşüyorum. Merkez Bankası yurt dışında edinilen gayrimenkulü istatistiklere 2017’den itibaren yansıttı ama bu tutar yine de “bilgi için” kaydıyla veriliyor ve toplam çıkıştan düşülmüyor. Ben o tutarı da düşerek net tutara ulaşıyorum ve sonuçta 2024 çıkışı 3,3 milyar dolar oluyor.
6,2 milyar dolar giriş, 3,3 milyar dolar çıkış ve böylece net giriş 2,8 milyar dolara iniyor.
2016-2024 dönemi; yıllık net yabancı yeni yatırım girişi hep 4 milyar doların altında kalmış. Türkiye gibi bir ülke için yıllık 4 milyar dolar civarındaki net yatırım ne ki!
16 milyarlardan buralara…
Üstelik yıllık bazda net yeni yatırım girişinde 16 milyar dolarlar görülmüştü.
Türkiye 2006 ve 2007 yıllarında 16 milyar doların üstünde net yeni yatırım çekme başarısı göstermişti.
İşte son veri 2024’ün ve toplam net tutar yalnızca 2,8 milyar dolar. Çeyrek yüzyıl önceye dönüp 2001’e bakıyorum; o yıl da yine aynı tutarda giriş gerçekleşmiş. Tamam, sonraki yıllarda hızlı bir gerileme oldu ama 2001 krizini ve sonrasında yaşanan değişimi de göz ardı etmemek gerekir.
Özelleştirmenin etkisi az
Bu çeyrek yüzyıllık dönemde özelleştirme yoluyla gelen yabancı sermaye 10,2 milyar dolar düzeyinde.
Gelen dedimse, biraz da kağıt üstünde gelen!
Türkiye’nin yabancı sermayeye dönük en büyük özelleştirmesi Telekom. 2005 yılındaki bu özelleştirmenin büyüklüğü tam 6 milyar 550 milyon dolar. Ama bu özelleştirmenin ne kadar şaibeli olduğunu da artık bilmeyen yok.
Yabancı sermayeye dönük ikinci büyük özelleştirme 1,7 milyar dolarlık tutarla Tekel’in satılması. Bu özelleştirme 2008 yılında yapıldı.
2007’deki 377 milyon dolarlık Mersin Limanı özelleştirmesi ile 2009’daki 300 ve 600 milyon dolarlık Sakarya Elektrik ve Başkent Elektrik özelleştirmeleri de yüksek tutarlı yabancı sermaye girişleri olarak dikkati çekiyor.
Ancak çeyrek yüzyıllık toplam yabancı sermaye girişinde özelleştirme yoluyla gelen dövizin payı yüzde 4’ü bile bulmuyor.
Önemli olan gerçek doğrudan yatırım
Türkiye zaten çok az doğrudan yatırım çekebiliyor, üstelik bunun ne kadarı gerçek doğrudan yatırım, o da tartışmalı bir konu. Mevcut bir tesisin satın alınması yoluyla gelen yabancı sermaye ne ölçüde gerçek doğrudan yatırım sayılabilir ki…
Bir tesis var ortada; üretim yapıyor, istihdam sağlıyor, vergi veriyor; bu tesisin sahibinin değişmesi ülkeye döviz girmesinden başka bir anlam ifade etmiyor.
Oysa önemli olan sıfırdan bir tesis kurulması ve böylece yeni üretim, yeni istihdam doğması.
Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi verilerinde böyle bir ayrım yok. Keşke olsa; keşke böyle bir ayrım yapılsa da Türkiye’ye gerçek anlamda ne kadar doğrudan yabancı sermaye yatırımı geldiğini görebilsek…