Depremin kurtarıcısı gözüyle bakılan sigorta sektörü farkındalığın artmasını istiyor

Türkiye deprem kuşağı üzerinde yer alan bir ülke. Nüfusun büyük çoğunluğu fay hatlarındaki yerleşim birimlerinde ve yakın çevresinde yaşıyor.

17 Ağustos 1999 depreminden dersler alınsaydı, belki de 6 Şubat 2023 depremlerinin etkisi bu denli yıkıcı olmayacaktı. Umalım da bundan sonraki süreçte başta kentsel dönüşüm olmak üzere gereken adımlar daha hızlı atılır ve benzer acılar bir daha yaşanmaz.

Deprem konusunda doğal olarak akla ilk inşaat sektörü geliyor. Ancak işin bir de sigorta sektörü boyutu var.

Geçen günlerde bir araya geldiğimiz Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Yönetim Kurulu ile sektörün durumunun yanı sıra deprem meselesini de konuştuk.

Toplantıdaki ayrıntılara birazdan değineceğim…

Ancak özellikle şu noktayı belirtmekte fayda var.

Nasıl ki bankacılık ve otomotiv gibi sektörler Türkiye ekonomisinin lokomotifi olarak görülüyorlarsa, sigorta sektörü de aynı derecede önemli bir göreve sahip. Ancak sigorta sektörünün önemi halen iş dünyası ve tüketiciler tarafından tam olarak kavranabilmiş değil.

Sigorta sektörüne yapılacak yatırımlar ve artan prim miktarı, ülke ekonomisine de kaldıraç görevi sağlayacaktır. Bu nedenle basın toplantısında ayrıntılı bir sunum yapan TSB Başkanı Uğur Gülen, sigortacılıktaki algının artması gerektiğini sürekli vurguladı.

Uğur Gülen, sigorta ekosisteminin çok büyük bir yapı olduğunun altını çizerek, “Sektör olarak ülkemizde teminatsız varlık, güvencesiz ve sigortasız birey olmaması için yoğun şekilde çalışıyoruz. Sigortalının güven ve huzur içinde risk transferini yapabildiği, her türlü riskini teminat altına alabildiği, kolay ulaşılabilir bir sektör olunması ve sigortacılığın ekonomideki ağırlığını artırılması en önemli hedeflerimiz. Bu yolda en başta sektörümüzün düzenleyici kurumumuz SEDDK (Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu) olmak üzere tüm paydaşlarımızla birlikte ortak akıl çalışmalarıyla adım atacağımız alanları hep birlikte belirlemeye başladık. Stratejimizin temelini de sektörümüz için önceliklendirdiğimiz sigortalılık oranlarının artırılması, deprem, sürdürülebilirlik ve eğitim konuları üzerine oluşturuyoruz” dedi. 

Hedef, 2030’da sektörü iki katına çıkarmak

Peki, sektörün potansiyeli ve hedefleri nedir?

Sigorta sektörü olarak 2030 yılında prim üretimini iki kat artırarak 22 milyar dolardan 44,3 milyar dolara (yaklaşık 5.3 trilyon TL) çıkarmayı hedeflediklerini anlatan Gülen, penetrasyonu ise mevcuttaki yüzde 2,3’ten yüzde 4,8’e taşımak istediklerini kaydetti. Gülen, “Bu hedefe ise zorunlu branşlarda penetrasyonu yüzde 100’e çıkararak, kaskoda sigortalılık oranını yüzde 25’ten yüzde 40’a yükselterek, BES’te yeni inisiyatiflerle sözleşme sayısını yüzde 68 artırarak, hayat branşında anüite, yatırım fonlu sigortaları yaygınlaştırılarak adedinde yüzde 30 artış sağlayarak ve TSS, ÖSS, finansal sigortaları teşvikler ve yeni ürünlerle yaygınlaştırarak yapacağız” diye konuştu.

Basın toplantısında ayrıca TSB Başkan Yardımcıları Ahmet Yaşar ve Taylan Türkölmez, Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz Ölken ile TSB Genel Sekreteri Özgür Obalı yer aldı.

Deprem meselesi konusunda ayrıntıları anlatan Özgür Obalı, sigorta sektörünün önündeki en öncelikli konuların başında gelen Deprem Reform Ajandası üzerine değerlendirmede bulundu. 6 Şubat tarihinde yaşanan Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem ile doğal afetlere yönelik risk algısı ve hassasiyetinin arttığına dikkat çeken Obalı, şöyle konuştu:

“Bu durum, özellikle deprem ile ilişkili sigorta branşlarında olmak üzere, sigortacılığa yönelik farkındalığı da arttırdı. Toplumda artan farkındalık aracılığıyla, deprem öncesi ve sonrası süreçler için tespit edilen ihtiyaçlara yönelik önerilecek yeni reform maddeleri ile hem sigorta sektörünün etki alanının hem de ülke için yaratacağı katma değerin artacağı değerlendirildi. Bu doğrultuda, belirlenecek yeni inisiyatifleri, karar vericilerin ajandalarına uygun zamanda dahil etmeyi hedefleyen bir çalışma üzerinden yol haritasına dökülmesi amaçlanırken, tüm iş yerleri doğru teminat ile depreme hazır hale gelsin ve deprem teminatı tüm hanelere girsin istiyoruz.”

Kamunun da bu süreçte bazı adımlar atabileceğini belirten Özgür Obalı, “Sigortacılıkta farkındalık artmalı, müfredata girmeli, sadece prim olarak bakılmamalı. Marmara depreminin 300 milyar dolardan aşağı olmayacağı biliniyor. Bunun en az 100 milyar dolarını almak varken neden 20-30 alalım?” diyerek, sigorta sektörünün önemine dikkat çekti.

Enflasyon ve faizler düşünce farklı bir sigorta sektörü olacak

Uğur Gülen, “Faizlerin düşmeye başladığı bir ortama giriyoruz tüm dünyada. Büyüme herkesin konusu. Sürdürülebilir gelişim ve büyüme esas gündem. Türkiye en fazla büyüme potansiyeline sahip. Yerli ve yabancı yatırımcı ilgisini çekecek endüstrilerden birisi olmaya aday sigorta sektörü. Enflasyonun düşmeye devam ettiği süreçte burada potansiyel olacaktır. Genç nüfus, sigortası yapılmamış alanların olması nedeniyle sektörün önü açıktır. Enflasyon ve faizler yüzde 25’lere düşünce 2025’ün sonunda itibaren farklı bir sigortacılık sektörüyle karşılaşacağız. Önümüzde bir plan olacak. Yeni bir sigorta sektörü yapmak için bu planla hareket edeceğiz. Gideceğimiz bir rota ve yolumuz var. Eğer bu planı biz yatırımcılara da gösterirsek, onlara da satarsak bu planı, yatırımcılar da kaynaklarını paylaştırırlar ve Türkiye’ye de gelir. Çin’e yine yatırım gidecektir, Türkiye de burada yatırım çekecektir. Üzerimize düşecek yatırımı yapalım, sigorta ekosistemini iki katına çıkaracak planı uygulayalım” dedi.

Ahmet Yaşar: “Türkiye sigorta piyasasına güven var ve artıyor”

TSB olarak bu yıl ikinci kez katıldıkları Baden-Baden Reasürans görüşmeleri hakkında bilgiler veren TSB Başkan Yardımcısı Ahmet Yaşar, Birlik olarak sigorta piyasasını ve Türkiye dinamiklerini anlatmak amacıyla geçen sene olduğu gibi uluslararası reasürörlerle 3 gün boyunca yaklaşık 17 toplantı gerçekleştirildiğine dikkat çekti.  

“Görüşmeleri ihtiyatlı, olumlu havada geçti. Türkiye sigorta piyasasına güven var ve artıyor.” diyen Yaşar sözlerini şöyle sürdürdü: “İyi haberler var. Kapasite sorunu kesinlikle olmayacak, teminat bulunacak. Fiyatlama trendinin geçen yılla benzer bir seyir izlemesini bekliyoruz. Belki düşüş dahi olabilir. Reasürörler piyasayı özellikle riskli bölgeleri bir süre daha gözlemleme eğilimindeler. Özellikle Körfez bölgesinde faaliyet gösteren reasürörlerin Türkiye ile iş yapma konusunda daha istekli olduğu, TARSİM gibi kurumlarla da iletişime geçme yönünde isteklerinin olduğunu gördük.”

Sektörün gündeminde olan Zorunlu Afet Sigortası konusunda da değerlendirmeler de bulunan Yaşar, “Depremler dışında yaşanan diğer doğal afetler başarılı bir örnek olan zorunlu deprem sigortası zorunlu afet sigortasına dönüşümünde tetikleyici oldu. ZDS’nin yalnızca depremi kapsayan bir sigorta olmaktan çıkıp diğer afetleri de kapsayacak şekilde genişlemesi, sigorta kapsamının artırılmasını sağlayacak” dedi.  

Yavuz Ölken: “Trafik sigortası ile anılmaktan çok yorulduk”

Sigorta penetrasyonunu artırmak için sigortacılığı yeniden yazmak gerektiğinin altını çizen TSB Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz Ölken, bu yolda biz çok kararlı oldukları mesajını verdi. 

Sigorta sektörü olarak trafik sigortası ile anılmaktan çok yorulduklarına dikkat çeken Ölken, “Trafik sigortasını sektörün gündeminden çıkarmak istiyoruz. Bu yolda öncelikli olarak trafik sigortasında hasar maliyetini arttıran unsurların bertaraf edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Trafik sigortasındaki temel sorun maliyetlerin sektörün elinde olmayan Asgari ücret, Yedek Parça Fiyatları, Araç değerlerinin değişimlerine çok açık olması ve her maliyet artışı karşısında tarife bariyerine takılan bir branş olması. Özellikle hiç kaza yapmayan sigortalılar için çok daha adil ve sağlıklı primlendirme yapılabilmesi için, en sağlıklı yöntem olması nedeni ile serbest tarifeye geçilmesi gerekiyor. Çünkü tüm araçlara bakıldığında, trafikte 100 araçtan sadece 4 adedi kaza yapıyor. Sigorta sektörümüzün önündeki trafik sigortası sorununu çözersek, gerçekten büyük bir zaman açığa çıkacak, başka konuları düşünmeye başlayacağız” şeklinde konuştu.

Ölken, 2030 hedefleri yolunda daha çok sahada olan, daha çok sanayiciyi, sigortalı bireyleri, kurumları anlayan ve onlara hizmetler üreten ve riskleri de gerçekleşmeden önlemeye çalışan bir sektör olarak bütünleşik bir hizmet sunmaya çalışacaklarının da altını çizdi. 

Taylan Türkölmez: “Tamamlayıcı emeklilik sistemi 21. yüzyılın projesi”

Bireysel Emeklilik Sistemi’nin mükemmel bir 21 yılı geride bıraktığını ve mükemmelliğini sektörün bütün hedeflerini bugüne kadar tutturmasından görülebileceğini belirten TSB Başkan Yardımcısı Taylan Türkölmez ise gerek ulaştığı katılımcı sayısı gerek fon performansları itibariyle gerçek bir başarı öyküsünün yazıldığı 21 yılda sektöre örnek olacak işler yapıldığını ve bugün tasarruf denildiğinde BES’in ilk akla gelen araç haline geldiğini ifade etti. 

“1 trilyon TL’nin tasarruf sahipleri üzerindeki etkisi var. Fon birikimi büyüdükçe sistemdeki kişilerin getirileri de artıyor.” diyen Türkölmez sözlerini şöyle sürdürdü: “Son yıllarda BES getirileri her daim enflasyonun çok üzerinde olurken, BES’te teşvik bu sisteme güven ve başarıyı getiriyor ve tüm toplumda da yaygınlaşıyor. Fakat bu başarının sürmesi için BES’in müşteri ihtiyaçlarına yönelik fon çeşitliliğini zenginleştirilmesi başarılı yolculuğun devamı için önemli bir adım olacaktır. Bugün 1.3 milyonu aşan gencimizin katıldığı sistemde kalıcılığı ve gençlerin BES’e daha fazla girmesini istiyorsak BES fonlarında çeşitliliği sunmamız gerekiyor. Bu yolda TSB olarak yoğun şekilde çalışıyoruz.” 

Gündemin en önlerinde yer alan ve OVP’de de yer alan Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’nin (TES) ise sosyal güvenlik için 21. yüzyılın projesi olduğuna vurgu yapan Türkölmez, “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES), emeklilikte oluşacak gelir kaybını telafi edecek, çalışma dönemindeki yaşam standartlarını korumayı sağlayacak, ek emeklilik gelirinin oluşmasını ve hane halkı tasarruflarının artırılmasını sağlamayı amaçlayan bir sistem olarak kurgulandı.  İşveren ve çalışanlara asgari yük getirecek şekilde uygulanmasının amaçlandığı sistemin temel yapısı üzerinde kamu tarafında çalışmalar devam ediyor. Sektörümüz değişen demografik yapıya uygun model önerilerini kamuyla paylaşıyor” dedi.

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Öğrenciyken, Cumhuriyet gazetesinde mesleğe başladı. İnsan hayatına dair haberler yaptı, fotoğraflar çekti. Bir dönem Avustralya'da gazetecilik yaptı. Türkiye'ye döndükten sonra Referans gazetesinde ekonomi gazeteciliğine adım attı. Küresel ekonomi, tarım, enerji, çevre ve reel sektör üzerine çalıştı. Daha sonra Dünya gazetesine geçti ve burada 3 yıldan fazla dış ticaret editörlüğü ve yazarlığı yaptı. Yeni Yüzyıl gazetesinin yeniden kuruluşunda ekonomi şefi olarak görev aldı ancak zayıf kurumsal yapı nedeniyle 3 ay sonra istifa edip Sözcü gazetesine geçti. Yaklaşık 8 yıl Sözcü’de muhabir, editör ve ekonomi müdür yardımcısı olarak görev yaptı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyesi.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search