Halka arzlar, aracı kurumlar ve Mehmet Şimşek’in çelişkisi

Gördüğünüz fotoğrafı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek‘in Maliye Hesap Uzmanları Vakfı tarafından 29 Mayıs’ta düzenlenen etkinlikteki konuşması sırasında çektim.

Şimşek, “Bankacılık sektörü finansman ihtiyacının yüzde 88’ini karşılıyor. Bu sürdürülebilir bir model değil. Onun için sermaye piyasalarının derinleşmesi ve gelişmesi lazım. Bunun tek ön koşulu var; enflasyonun düşük tek haneye inmesi lazım” diyerek sunumdaki görseli işaret etti.

Sermaye piyasalarının payı ABD’de yüzde 60, Avrupa Birliği’nde yüzde 30, Türkiye’de ise yüzde 12.

Birbiriyle zıt politikalar yürüten Mehmet Şimşek ve Nureddin Nebati‘nin ortak noktaları ise sermaye piyasalarının gelişimi.

Türkiye ekonomisinin sağlıklı ilerlemesi, şirketlerin kurumsallaşması, katma değerli üretim ve ihracatın payının artması için sermaye piyasalarının gelişimi çok önemli. Vatandaşlar gidip döviz ve altın yatırımı yapmasın, Türk şirketlerine ortak olsun denildi.

Ama geldiğimiz noktada amaçlar ve vaatlerin yerine getirilmediğini görüyoruz.

Aylardır yatırımcılar halka arzlara ilgi göstermiyor. Halka arzlara 4 milyon yatırımcı geliyordu, en son Bahadır Kimya‘nın halka arzına 373 bin yatırımcı geldi. Neden başvurular bu kadar düştü? Bahadır Kimya hakkında kaleme aldığım yazıya bakmanızı öneririm.

Hikayesi olmayan şirketler halka arz oluyor. Halka arz geliri ile borç ödeniyor, işletme sermayesine kaynak aktarılıyor, hammadde satın alınıyor, ortaklara para veriliyor vs…

Katma değerli üretim sağlayacak yatırım ise neredeyse yok.

Hatta eleştirdiğim bir halka arz yazısı sonrası şirket yetkilisi arayıp, “Halka arz olmazsa şirket batacak” demişti.

Bu hafta da Kıraç Galvaniz (TCKRC) ve Gündoğdu Gıda (GUNDG) halk arz için onay aldı.

İzahnamelere bakalım…

Kıraç Galvaniz’in finansal tabloları sorunsuz gibi görünse de, şirket faaliyetlerinde soru işaretleri bulunuyor. Şirket, halka arz gelirinin yüzde 45’i ile yatırım yapacağını söylüyor. Kalan yüzde 40’ı işletme sermayesine, yüzde 15’i de borç ödemelerine gidecek.

Şirket, ihracatta büyüyor gibi gözüküyor ama dış gelirlerinde çok sert dalgalanmalar var. Türkiye’de ağırlıklı Karayolları Genel Müdürlüğü ile çalışıyor ve orada da bir dengesizlik var. Kamunun tasarruf tedbirleri, düşük ihale koşulları ve geç ödemeler şirket için olumsuzluk yaratabilir.

Onaylı izahnamede önemli bir nokta ise şu:

Kıraç Galvaniz’in Bilecik’te yatırımı var. Buradaki bina yatırımları 420 milyon TL, makine yatırımları ise 500 milyon TL’yi buluyor. Toplamda 920 milyon TL’lik bir yatırım söz konusu.

Buranın ilk fazı olan idari bina ve metal işleme tesisinin 2024 Ağustos sonu veya Eylül başında faaliyete geçmesi bekleniyor. Yani neredeyse bitmiş.

İkinci faz galvaniz tesisinin de 2025’in ikinci çeyreğinde faaliyete geçeceği söyleniyor.

Halka arzdan elde edilecek gelirin yüzde 45’inin bu yatırımda kullanılacağı belirtiliyor. Oysa ki yatırımın zaten ilk fazı neredeyse bitmiş durumda. Yani finanse edilmiş. O halde halka arz geliri burada yatırıma değil, yatırımda kullanılan finansmanın kapatılması için kullanılabilir. Dolayısıyla bu da bir borç ödemesi diyebiliriz.

Burada büyük bir çelişki var. Yüzde 40’lık işletme sermayesi de ayrı bir konu. Şirketin kasasına girecek para nasıl değerlendirilecek belli değil.

Gelelim Gündoğdu Gıda‘ya…

Şirketin internet sitesinde onaylı izahname yer almıyor. Taslak izahname var.

Burada söyleyecek pek bir şey yok. Halka arz gelirinin yüzde 85’i işletme sermayesine gidiyormuş!

Kalan yüzde 15 de güneş enerjisi santrali (GES) için kullanılacakmış.

Her iki halka arzın da hayırlı olmasını dilerim.

Bizim esas konumuz, ülke ekonomisine değer katacak sermaye piyasaları sisteminin oturmasıdır.

Bunun olmadığını gören yatırımcı da borsadan uzaklaşıyor.

Mayıs ayında 8 milyon 328 bin 250 olan pay senedi yatırımcı sayısı, 9 Ağustos’ta 7 milyon 362 bin 644’e geriledi. Yani son 3 ayda borsadaki yatırımcı sayısı 965 bin 606 kişi azaldı.

Bunların çoğunluğu da birikimi 100-10.000 TL arasında olan yatırımcılardı. Bunlar emin olun, gidip dolar, Euro ve altın almaya başladılar.

Sayın Mehmet Şimşek bu tablo karşısında ne düşünüyor gerçekten merak ediyorum…

Herkes zannediyor ki Türklerin finansal okuryazarlığı kötü.

Hayır, değil. Geçmişe göre çok gelişti.

Sermaye piyasalarının derinleşip gelişmesi ve yüzde 12’lik payın artması için kat edilen yolun iyi olmadığı ortada.

Neden peki?

Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) daha etkin olması gerekiyor ancak personel yetersizliği ve artan iş yükü nedeniyle SPK’ya tek başına sorumluluk yüklemek doğru olmayacaktır.

Piyasa neredeyse tamamen aracı kurumların oyun alanı haline geldi. (Burada elbette sözümüz tüm sektöre değil, işini düzgün yapan aracı kurumlarımız da var ancak çoğunlukta durum maalesef bu.)

Şirketleri halka arz eden aracı kurumlar, komisyon adı altında fahiş kârlar elde ediyorlar. Bir halka arzdan aracı kurumun cebine giren para 60-70 milyon TL’yi buluyor.

Buzdağının görünen kısmı bu. Bir de halka arz sonrası al-sat işlemleri, kurumsal yatırımcılarla ilişkiler var ki…

Ortada milyarlarca liralık bir rant söz konusu. Bunu elde etmek için finansalları kötü bile olsa şirketleri allayıp pullayıp halka arz ediyorlar.

Ekonomik krizle mücadele için KDV’yi yüzde 18’den yüzde 20’ye çıkaran ekonomi yönetimimiz, aracı kurumların önünü neden bu kadar açtı?

Bir örnek vereyim…

Şubat ayında Hedef Yatırım Bankası ve İnfo Yatırım ile aynı çatı altında faaliyet gösteren Hedef Portföy tarafından yönetilen HDA – Dördüncü İstatistiksel Arbitraj Hisse Senedi Serbest (TL) Fon (Hisse Senedi Yoğun) 5 günde yüzde 6 değer kaybetti.

Hedef Portföy HDA’yı nasıl sundu?

“Piyasa riski almadan mevduat üstü getiri elde edin” ifadeleri ile HDA pazarlandı.

Konu hakkında şu yazıyı kaleme almıştım.

HDA’daki yatırımcı sayısı 2 binler seviyesinden günümüzde 448 kişiye kadar düştü. 

Fonun toplam değeri de 1,2 milyar TL’den 129 milyon TL’ye kadar geriledi.

Yatırımcılar sosyal medyadan çok sert tepkiler gösterdiler. Ama İnfo Yatırım tarafından herhangi bir açıklama yapılmadı.

Konu hakkında İnfo Yatırım’ın PR ajansına mail yoluyla mayıs ayında şu soruyu sordum:

“3 ay kadar önce Hedef Portföy’ün düşük risk düzeyinde kategorize edilmiş bir arbitraj fonunda beklenmedik bir değer kaybı olmuştu. Bununla ilgili kamuoyuna henüz detaylı bir açıklama yapılmış değil. Yatırımcıların parasal kaybı da getiri anlamında tam anlamıyla telafi edilmiş değil. Bu en azından kurum içinde nedenleri tespit edilmiş ve tekrar etmesi söz konusu olmayan istisnai bir durum olarak mı kalacak?”

PR ajansı soruları ilettiğini, dönüş beklediğini belirtti.

3 aydır geri dönüş bekliyoruz!

Fonu parlatan yöneticinin de şubat ayından beri twitter’dan paylaşım yapmayı bıraktığını hatırlatayım.

Borsa ve fonlar konusunda daha verecek o kadar çok örnek var ki…

Tekrar Sayın Mehmet Şimşek‘e sorumuzu iletelim:

Sizin hayalinizdeki ve hedefinizdeki sermaye piyasaları gerçekten bu mu?

Bu aracı kurumlar ekonomi kanalları ve sosyal medya hesaplarını da kontrolleri altına almışlar. Yatırımcının sorunlarını konuşan yok.

Borsaya giren yatırımcıların ortak isyanı ile yazıyı noktalayalım:

“Finansal özgürlük için borsaya girdik, tahtacıların kölesi olduk.”

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Öğrenciyken, Cumhuriyet gazetesinde mesleğe başladı. İnsan hayatına dair haberler yaptı, fotoğraflar çekti. Bir dönem Avustralya'da gazetecilik yaptı. Türkiye'ye döndükten sonra Referans gazetesinde ekonomi gazeteciliğine adım attı. Küresel ekonomi, tarım, enerji, çevre ve reel sektör üzerine çalıştı. Daha sonra Dünya gazetesine geçti ve burada 3 yıldan fazla dış ticaret editörlüğü ve yazarlığı yaptı. Yeni Yüzyıl gazetesinin yeniden kuruluşunda ekonomi şefi olarak görev aldı ancak zayıf kurumsal yapı nedeniyle 3 ay sonra istifa edip Sözcü gazetesine geçti. Yaklaşık 8 yıl Sözcü’de muhabir, editör ve ekonomi müdür yardımcısı olarak görev yaptı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyesi.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search