Günümüz ilişkilerinde “Seçim paradoksu” sevgileri büyütmek mi, seçenekleri artırmak mı?

Bir alışverişe çıktığınızda, diş macunu alırken bile bir doktora tezi yazacak kadar düşünmeniz gerekebilir. Şampuan mı, jel mi? Gofret mi, çikolata mı? Teknoloji marketinde laptop seçerken, özelliklerin arasında kaybolmamak işten bile değil. Kafede menüyü incelediğinizde “cheesecake mi sufle mi, espresso mu, latte mi?” sorusu hayatınızı kabusa dönüştürebilir. İşte bunların hepsi, davranışsal iktisat ve psikolojide “seçenek yüklemesi” (choice overload) teorisi ile açıklanıyor.

Mağazaya gidip yeni bir kazak almak istiyorsunuz. Satış görevlisi size yüzlerce renk ve model sunuyor ama aslında bu bol seçenek, size sadece “Şimdi hangisini seçeyim?” karmaşasını getiriyor. Seçim yapmak zorlaşıyor ve bazen karar vermekte bu kadar zorlanınca, belki de en iyisi o “kırmızı” olanı gözüne kestirip çıkmak olabiliyor ya da satın almaktan vazgeçmek.

Amerikalı klinik psikolog Barry Schwartz“Bolluk Paradoksu” kitabında bu durumu şöyle açıklıyor: “Daha fazla seçenek, aslında daha fazla stres demektir.” Seçeneklerin fazlalığı özgürlük hissi verirken, aynı zamanda beklentileri artırır ve mükemmeli bulma baskısını oluşturur. Bu da karar verme sürecini karmaşık hale getirir. Seçmediğimiz alternatifleri düşündükçe, seçtiğimiz üründen zevk almakta zorlanırız. Yani, “Aman tanrım, belki de daha iyisi vardı!” düşüncesiyle kendinizi harap edebilirsiniz.

İlişkiler dünyası da aynı şekilde karmaşık hale geldi. “Love bombing” ile başlayan büyük aşklar, “ghosting” ile aniden ortadan kaybolabilir. Kimi zaman “gaslighting” ile kendinizi çılgın gibi hissederken, bazen de “breadcrumbing” ile size sadece ufak bir umut kırıntısı bırakılır. Bunlar yetmezmiş gibi, bir de “benching” var, yedekleme modunda başkalarıyla kıyaslanıp bekletildiğiniz durumlar..

Kenan Doğulu’nun “Aşk oyunu buna derler güzelim, seçmelisin birini / bir şöyle bir böyle derken kaçırır, harcarsın sevgileri” şarkısı bu soruna bir göz atıyor gibi görünüyor. Çok seçenek varken kaybolmamanız gerektiğini anlatıyor. Dijital çağın getirdiği sosyal medya ve dating uygulamalarıyla seçeneklerimiz neredeyse sonsuz hale geldi.

Tinder’da bir dizi potansiyel eş adayı, Instagram’da sayısız ilgi alanı ve TikTok’ta durmaksızın dönen trendler… Seçenekler o kadar hızlı artıyor ki, Kenan Doğulu bile bu şarkıyı yazdığı 90’larda bu kadarını tahmin edemezdi herhalde!

Hayatta her şey bir seçim gerektirir ve her seçim, başka bir şeyden vazgeçmeyi getirir. Bu yüzden fırsat maliyetlerini düşünmek, iyi bir seçim yapmanın anahtarıdır. Seçenekler arttıkça, reddettiğimiz seçeneklerin cazibesi aklımızda kalır ve tercih ettiğimiz seçeneğe duyduğumuz tatmin azalabilir. Bunun önüne geçmek için, olasılıkları sınırlandırmak ve basitliği tercih etmek en iyisi. Basit ve sade bir seçim, karar verme sürecini kolaylaştırır ve tatmin seviyesini artırabilir.

Bugün Aslı ile berabersiniz ama geçen akşam partide tanıştığınız Merve ne yapıyor acaba? Tinder’da yeni biriyle tanıştınız ama haftaya Canan’la evleniyorsunuz. İşte bu kadar hızlı geçen seçeneklerle dolu dünyada, bazen “daha az”seçeneğin getirdiği “daha fazla” tatmini tercih etmek en iyisi olabilir. Seçim yaparken, belki de “daha az” seçenekle daha hızlı ve mutlu kararlar alabilirsiniz! Belki de popüler bir deyişle “Less is More…”

Kabataş Erkek Lisesi'nde lise eğitimi alarak, İstanbul Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. İstanbul Üniversitesi MBA ve Marmara Üniversitesi Global Pazarlama alanında yüksek lisansı bulunmaktadır. İlaç, telekomünikasyon, insan kaynakları sektörlerinde çeşitli firmalarda satış ve pazarlama alanlarında farklı roller üstlenmiş olup, halihazırda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme Bölümü'nde doktora yapmaktadır.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search