31 Mart’taki yerel seçimlerden CHP’nin birinci parti olarak çıkmasından sonra parti yönetiminin erken seçim çağrısı yapmak yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisiyle ilişkileri normalleştirmeye yönelik hamleleri eleştiri aldı ve almaya devam ediyor. Halkın büyük bölümünün ekonomik zorluklarla mücadele ettiği ve mevcut yönetimin işleri düzelteceğine dair inancın zayıfladığı bir dönemde yapılacak bir genel seçimden CHP’nin yine birinci parti olarak çıkması sürpriz olmaz. Nitekim, Genel Başkan Özgür Özel de geçen akşam SÖZCÜ TV’de Uğur Dündar ile yaptığı programda bunu dile getirdi.
İktidardaki partinin seçim performansını tahmin etme konusunda seçmen eğilimleri anketlerine güzel bir alternatif olduğu düşünülen ve en son olarak temmuz ayı değeri açıklanan Tüketici Güven Endeksi de yerel seçimin yapıldığı mart ayındaki 79,4 düzeyinden 75,9’a inmiş durumda. TCMB ve TÜİK işbirliğiyle hesaplanan bu endeks, Mayıs 2023’te iktidara seçim kazandıran 91,1 düzeyinden epeyce uzakta. Bu durumda CHP yönetiminin erken seçim talebini erteliyor olmasının makul ve mantıklı nedenleri olmalı.
Erken seçim için neden şimdi bastırmıyorlar?
Aslında CHP Genel Başkanı Özgür Özel neden şu an erken seçim çağrısı yapmadıklarını birden çok kez gayet anlaşılır bir şekilde özetledi. Başlıca sebep CHP’nin TBMM’de erken seçim kararı alabilecek sayıda sandalyeye sahip olmaması. AKP’li vekiller de o yönde oy vermediği müddetçe Meclis’ten erken seçim kararı çıkarmak mümkün değil.
Eğer CHP bu aritmetik gerçeğe rağmen erken seçimde ısrarcı olur ve bir şekilde amacına ulaşırsa, ülkenin zorlu bir dönemde ekonomik ve politik anlamda belirsizliğe sürüklenmesine yol açmakla suçlanacaktır. Mehmet Şimşek’in başında olduğu yeni yönetim tam da ekonomiyi düzeltmek üzereyken muhalefetin bozgunculuğu nedeniyle seçim yapmak zorunda kalındığı söylemleri kullanılacaktır. Bu söylemlerin halkta karşılık bulma olasılığı da düşük değil.
Özgür Özel erken seçim talebinde bulunmamasının ilkesel bir tarafı olduğunu da söylüyor. “Yerel seçim kampanyasında vatandaştan iktidara sarı kart vermesini, yani uyarı yapmasını istedik, vatandaş da bunu yaptı. Şimdi seçim sonucunu gerekçe göstererek erken seçim istersek seçmenle anlaşmamızı bozmuş oluruz” diyor. Bu aslında takdir edilmesi gereken, siyasette pek rastlamadığımız ilkeli bir yaklaşım.
CHP’nin ‘iki buçukuncu yılda seçim’ planı
Özgür Özel SÖZCÜ TV’de seçim stratejilerine dair önemli bir açıklama daha yaptı. “Eğer Erdoğan bir kez daha aday olmak istiyorsa bu ancak Meclis’in alacağı bir erken seçim kararıyla olabilir. Biz de bunu sadece 2025-26 döneminde kabul ederiz. 2028’deki normal seçim tarihine 1 – 1,5 yıl kalmışken gelecek bir erken seçim teklifine evet demeyiz” diyen Özel, böylece seçimden kaçmadıklarını, aksine gerçekçi bir plan dahilinde hareket ettiklerini ortaya koydu.
Eğer CHP bu planını uygulamaya geçirirse, Cumhurbaşkanı Erdoğan önümüzdeki yıl kritik bir karar vermek durumunda olacak. Ya 2028 ilkbaharına kadar görevde kalıp bir sonraki dönem koltuğu bir başkasına devretmeyi ya da CHP ile anlaşıp en geç 2026 ilkbaharında yapılacak bir genel seçimde aday olmayı tercih edecek.
Erdoğan ve kurmaylarının bu kararı verirken yakından takip edecekleri ekonomik göstergelerden biri mutlaka Tüketici Güven Endeksi olacaktır. Zira Haziran 2022 – Mayıs 2023 döneminde olduğu gibi şapkadan çok sayıda tavşan çıkarıp, halkın algı ve beklentilerini olumluya döndürerek bir seçim daha kazanmanın kolay olmayacağını bizden çok daha iyi biliyor olmalılar.
Cem Başlevent’in tüm yazıları için tıklayınız.
1973 İstanbul doğumlu olan Prof. Dr. Cem Başlevent, ekonomi alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini Boğaziçi Üniversitesi'nde almıştır. 2000-2023 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde çalışan Başlevent, halen İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Akademik çalışmaları bireylerin işgücüne katılımı, politik tercihleri, yaşam memnuniyeti gibi konuları kapsamaktadır.