Polonya ve Macaristan Merkez Bankaları eski başkanları, Maliye Hesap Uzmanları Vakfı (HUV) tarafından 29 Mayıs Çarşamba günü düzenlenen “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” konulu panelde enflasyonla mücadele deneyimlerini paylaştı.
Sunuş konuşmasını HUV Başkanı ve Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren’in, açış konuşmasını ise T.C. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yaptığı panelde merkez bankalarının kurumsal yapıları, gelişen piyasa ülkelerinin enflasyon hedeflemesi uygulamasında karşılaştığı zorluklar mercek altına alındı.
Maliye Hesap Uzmanları Vafı’nın (HUV), organize ettiği “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” konulu panelde üç değerli merkez bankacısını bir araya getirdi.
29 Mayıs 2024 Çarşamba günü, Conrad Bosphorus Hotel’de gerçekleştirilen panele HUV üyelerinin yanı sıra, bürokratlar, iş insanları, vergi müfettişleri, denetim firmaları temsilcileri, yeminli mali müşavirler ve finans dünyasının temsilcileri yoğun bir katılım gösterdi.
“Kurulumuz, 66 yıl süreyle üzerine düşen onurlu görevini başarıyla yaptı”
Panelin sunuş konuşmasını yapan HUV Başkanı ve Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren, sözlerine 29 Mayıs’ın Hesap Uzmanları için anlamlı bir gün olduğuna vurgu yaparak başladı. Eren, bu konuda “Bundan 79 yıl önce 29 Mayıs 1945 tarihinde Maliye Bakanlığı bünyesinde Hesap Uzmanları Kurulu kurulmuştu. Kurulumuz, 66 yıl süreyle üzerine düşen onurlu görevini başarıyla yaptı. Ancak, 2011 yılında çıkarılan bir kanunla Maliye Teftiş Kurulu, Devlet Planlama Teşkilatı gibi çok müstesna ve köklü kuruluşlarla birlikte Hesap Uzmanları Kurulu’nun da faaliyetine son verilerek kapatıldı. Aslında gelişmiş batı dünyasında ve ileri ülkelerde kamunun gelenekleri oluşmuş çok önemli kurumları vardır. Bu kurumlar ülkenin gelişmesinde çok ciddi role sahiptir. Bu yapılarda tamamen liyakat esasları ve yazılı kurallar ile yazısız gelenekler geçerlidir” şeklinde açıklamada bulundu.
“Üst düzey yöneticiler bu Kuruldan çıkmıştır”
Hesap Uzmanları Kurulu’nun geçmiş 66 yıl içerisinde ülke siyasetinde söz sahibi olmuş genel başkan, bakan, senatör ve milletvekili yetiştirdiğine işaret eden Eren, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Türk bürokrasisinde müsteşar, müsteşar yardımcısı, başkan, genel müdür, yüksek yargı yöneticisi ve diğer üst düzey yöneticiler bu Kuruldan çıkmıştır. Zaten özel sektörün sanayi, finans, ticaret, holding alanlarında CEO, CFO gibi en üst düzey çalışanlar da bu camiadan yetişmiştir. Hatta diplomaside ve akademide de hep hesap uzmanları var olmuştur. Bu ve benzeri çatıların yeniden kurulması en büyük dileğimizdir. Bu konulara çok hakim ve hassasiyeti olan bir kişiliği ile Sayın Hazine ve Maliye Bakanımızın huzurunda kısa bir hatırlatma yapmak istedik”
“Arjantin ve Peru örneklerini de incelemeyi çok arzu ettik”
HUV olarak uzun yıllardan beri her yıl bu tarihlerde ulusal veya uluslararası paneller düzenlediklerini de belirten Eren, “Bugüne kadar düzenlediğimiz panellere dünyanın her tarafından konunun doğrudan uzmanı en üst düzey yetkili ve ünlü isimleri davet ettik. Bu yıl yeni ve farklı bir konuyu ele aldık. “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” konusunu işlemek istedik. Aslında konu, çok önemli ve güncel. Son yıllarda Türkiye’nin içinde bulunduğu enflasyonla mücadele açısından çok daha önemli hale geldi. Onun için dünya örneklerini gözden geçirmek ve Türkiye ile karşılaştırma yapmak istedik. Hatta panelimizde, coğrafya olarak Türkiye’den çok uzak ama ekonomik göstergeler açısından Türkiye’ye çok yakın Latin Amerika ülkelerinden Arjantin ve Peru örneklerini de incelemeyi çok arzu ettik. Bu coğrafyanın çok önemli ve başarılı merkez bankası başkanlarını davet etmek istedik, fakat sonuç alamadık” dedi.
“Programımız fiyat istikrarını sağlamaya yönelik”
Panelin açış konuşmasını yapan T.C. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamalarında öne çıkan başlıklar şöyle:
“Bu aralar emtiada bir artış var. Genel beklenti küresel emtia fiyatlarının stabil kalacağı beklentisi var. Dünyada savaşlar var fakat piyasa bunu pek kaale almıyor. Çünkü bu çatışmaların yayılmayacağı varsayımı var.
Küresel arka plan var. Bu arka plan Türkiye’de uygulamada olduğumuz programı daha destekleyici nitelikte. Programımız fiyat istikrarını sağlamaya yönelik. Mali disiplin bunu destekleyici nitelikte. Sürdürülebilir cari açık bunun çıktısı. Yapısal dönüşüm kazanımları kalıcı hale getirecek. İyi yönetişim, dış entegrasyon ve yatırım ortamının iyileştirilmesi asıl konularımız.
“Enflasyondaki geçiş süreci bu ay sona eriyor”
Türkiye’nin şu anda tek önceliği var, o da fiyat istikrarı. Enflasyonun düşük tek hanelere indirilmesi çok ciddi bir iş, zaman, kararlılık ve sabır gerektiriyor.
Enflasyondaki geçiş süreci bu ay sona eriyor. Şu anda dezenflasyon sürecinin eşiğindeyiz. Eylül’de inanıyorum ki; 40’lı rakamları görebiliriz.
Merkez Bankamız ne gerekiyorsa yapıyor, çok iyi bir ekibimiz var. Merkez Bankamız bütün araçları kullanıyor, sonuç alacağımıza inanıyorum. Merkez Bankamız ihtiyaç duyarsa, Hazine ve Maliye olarak gerektiğinde ihtiyacımızın da ötesinde likiditeyi çekmek için borçlanacağız; biz dönem dönem yaparız.
Aylık enflasyonda tekrar bir patikaya oturuyoruz, bizim hedeflerimize yakın bir patika. Piyasa henüz o noktada değil, biz yönetilebilir olduğuna inanıyoruz; gerektiğinde ilave adımlar da atılacak. Bütçe açığını gelecek yıl yüzde 3’ün altına çekmekte kararlıyız.
Vergi muafiyet ve istisna çalışmalarımız devam ediyor, bir noktaya getirdik. Vergide adalet ve etkinlik paketi çalışmalarımız devam ediyor. Kayıt dışı ile mücadele için bir eylem planı açıklamayacağız; fiilen mücadelemizi yapacağız.
“Cari açıkta iyileşme var”
Cari açıkta hedefimiz yüzde 2,5’in altı. Son 20 yıla baktığımız zaman yüzde 3.58’lik bir açık var. Kalıcı olarak 2,5’un altına çekmek istiyoruz.
Bu program işe yarıyor mu? Bu programın başlangıcı; kurala uygun yapısal dönüşümü uygulayacak bir program. Beraberinde reel kurda değerleme bizim hedefimiz bir istikrar. Bu da dezenflasyonu beraberinde getirecek. İç talebin büyümeye katkı verdiği ama dengesizliğe yol açmadığı bir ortam hedefleniyor. Net ihracatın katkısının pozitife döndüğü bir program. Program çalışıyor. İç talebin daha makul bir talebe geldi. Çıktı açığı önümüzdeki aylarda dezenflasyonist bir noktada olacak. Cari açıkta muazzam bir iyileşme var, bu devam edecek. Enflasyon beklentilerinde bir iyileşme var. Performansla birlikte hem vatandaşlarımız hem de piyasa aktörleri geçmişe göre şekillendiriliyor. Önümüzdeki aylarda enflasyon düşünce beklentilerin hedeflere yaklaştığını göreceğiz. Dış finansmana erişim çözülmüş durumda. Bankalarda roll over rasyosu yüzde 150’lere çıktı. Reel sektörde de yüzde 120’lere yaklaştı.
“60 milyar dolarlık Türkiye’ye taahhüt edilmiş bir kaynak var”
Bankalarımız uzun vadeli kaynağı küresel piyasalardan devşirebiliyor. Bizim küresel bankalardan edindiğimiz çok ciddi kaynak var. Önümüzde 3 yılda en az 60 milyar dolarlık Türkiye’ye taahhüt edilmiş bir kaynak var. Bu kaynağa “carry trade” diyemezsiniz, bu kaynağa “sıcak para” diyemezsiniz.
Biz Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) çıkacağız. Hem fon akışında, hem KKM’den çıkış hem de rezerv birikimlerinde bu seviyeler öngördüğümüzden daha iyi.
Merkez Bankası rezervleri bugün açıklanacak. Çok büyük ihtimalle swaplar hariç rezervlerde pozitif noktada olacağız.
“Kur oynaklığında ciddi bir düşüş var”
Türkiye’nin risk priminde azalış var. Gelişmekte olan ülkelerde yüzde 53 düşüş, Türkiye’de 400 puan düşüş var. Ortada çok net piyasa güveni konusunda yansıma var. Türkiye’nin getiri farkı gelişmekte olan ülkelere göre düştü. Çok ciddi bir şekilde iyileşme var. Kur oynaklığında ciddi bir düşüş var. Kredi derecelendirme kuruluşu bunu görmeye başladı. Piyasa fiyatlamalarını ben değerli görüyorum. Tüm bu kazanımların geçici olmaması için bizim yapısal dönüşüme ihtiyacımız var. 2008 yılında açıklanan rapora göre dünya büyümesi yüzde 5 civarındaydı. Gelişmekte olan ülkeler yüzde 7, gelişmiş ülkeler yüzde 3 idi. Şu anda büyüme ortalaması yüzde 3. Büyümeyi yukarı içeren faktörler nelerdir? Yapay Zeka kullanımındaki yüksek verimlilik ve yapısal reformlar.”
Deneyimli bankacılar tecrübelerini, görüşlerini ve önerilerini paylaştı
Açılıştan sonra Bilkent Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Kara’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” panelinde, Polonya eski Başbakanı ve Merkez Bankası eski başkanı Prof. Dr. Marek M. Belka ile Macaristan Merkez Bankası eski başkanı András Simor görüş ve tecrübelerini paylaştı.
Her iki ülkenin Merkez Bankaları eski başkanları kendi ülkelerindeki tecrübeleri anlatarak, Türkiye’nin enflasyonla mücadelesini yorumladı.
Burada konuşan Belka, Polonya’nın 1980’lerde yüksek enflasyonla mücadele sürecini anımsatarak, pozitif ve reel faiz oranlarının kısa dönemde değil, uzun dönemde olması gerektiğini söyledi. Belka, “Güvenilir bir merkez bankanız varsa bu enflasyonun bedeli daha az olur” dedi.
Simor da Türkiye’de ekonominin geliştiğini ve ülkenin daha zenginleşmesini izlemenin çok güzel olduğunu dile getirdi.
Simor, “Tabii ki, her zaman sınamalar olacak. Enflasyon da çok büyük bir sınama. Burada Macaristan hakkında konuşmadan önce öncelikle sürdürülebilir dezenflasyon politikalarından bahsedelim. İlki herkesin hedef ve neye ulaşmak istiyoruz konusunda hemfikir olması gerekiyor. Hem merkez bankası hem de yetkililer arasında bu hedef hakkında bir hemfikir olunması gerekiyor.” diye konuştu. Simor, enflasyonun ve enflasyonla mücadelenin çok uzun vadeli bir olay olduğunu da sözlerine ekledi.