Ülke ihracatının artması için sanayicilerimiz dünyanın dört bir tarafını karış karış dolaşıyor. Sert rekabetin olduğu pazarlarda yeni müşteriler elde etmek ise kolay değil. Bir adım öne çıkmak için sürekli fiyat tavizi veriyoruz ama bu da sürdürülebilir olmaktan çoktandır çıktı.
Konuştuğum sanayiciler artık neredeyse kârsız ürün verme noktasına geldiklerinden bahsediyorlar. Yeter ki müşteriler Çinli, Hindistanlı veya Kuzey Afrikalı yeni tedarikçilere gitmesin… Çünkü kaybedilen alıcıyı tekrar elde etmek kolay olmuyor.
***
Uluslararası pazarlarda öne çıkmak için elbette katma değerli üretim ve markalaşmanın önemi büyük. Ancak bunların dışında biz halen büyük bir avantajımızı kullanamıyoruz. O da Türk dizileri…
Dünyanın dört bir tarafında milyarlarca insana ulaşan Türk dizilerinde maalesef ülkemizin algısını yeterince artıramıyoruz.
Bir anımı anlatayım…
İran’ın başkenti Tahran’da bir fuarı takip için gittiğimde rehberimiz izlediği Türk dizilerinden heyecanla bahsediyordu. Sonra bana “Türkiye’de herkes silah sahibi mi” diye sordu.
Senaristlerle yapımcıların dizilerde şiddeti ve silah kullanımını sürekli ön plana çıkarmasının sonucu bu.
Dizilerde silah kullanmak çok kolay ama Türk ürünü yerleştirmek hiç de o kadar kolay değil.
Daha önce kaleme aldığım bir yazıda Türk dizilerinin tanıtım için kullanılamadığından bahsetmiştim.
Bu konuyu en son İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İHBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Taycı ile konuştum. İHBİR’in uzun süredir dizileri kullanmak istediğini biliyorum. Ama sonuç alınamıyor.
Taycı’ya “Neden halen dizilerde Türk ürünleri yok” diye sorduğumda, verdiği yanıt şu şekilde oldu:
“Dizilerdeki yapımcılarla görüştük, yüksek fiyatlar verdiler. TİM’in bize verdiği bütçelerin çok üzerine çıkıyor. Bölüm başına 450-500 bin TL gibi rakamlar isteniyor. Bu, bir bölümle olacak iş değil. Sürdürülebilir ve sezonluk olmalı. Birliklerin ve TİM’in bütçesi buna müsait olmadığı için eyleme geçemiyoruz. Bütçeye takılıyoruz.”
Bu diziler ürün yerleştirme karşılığında bütçelendirilip çekilmiyor. Dolayısıyla bir ihraç ürününün dizide yer alması yapımcıya sadece ekstra gelir sağlıyor. Burada fahiş bir kâr hırsının olduğunu görüyoruz. Oysa ki dizilerin tanıtım için kullanılması ülke ekonomisi için stratejik öneme sahip. Burada kâr politikasından önce kamu yararını gözetecek adımlar atılması gerekiyor. Ticaret Bakanlığı ile Hizmet İhracatçıları Birliği bu noktada mutlaka devreye girmeli.
Çift kur uygulaması mümkün mü?
Türkiye’de üreticilerin ve ihracatçıların son dönemde yaşadığı sorunlara da değinen Kazım Taycı, “İthalatçı firmalar, ‘Çikolatalı mamullerde kakaodan dolayı fiyatlarda yüzde 20’lik bir artış oldu ama neden bu sizde yüzde 35 seviyesinde?’ diye soruyorlar. Karşı tarafa bunu anlatamıyoruz. ‘Biz, daha uygun teklif veren ülkelerden ürün alabiliriz’ diyorlar. Sadece çikolatada değil, hububat ve bakliyat tarafında da işlenmiş tarım ürünlerinde de dünyada geniş yelpazede satışımız var. Her geçen yıl ‘Made in Türkiye’ algısı çok olumlu bir şekilde gelişiyor. Bunu da korumamız gerekiyor. İhracatta 2023 yılında önemli bir performans sergiledik. Hatta 2024 yılının ilk 3 aylık bölümünde de iyi bir performans ortaya koyduk. Ama bundan sonrasıyla ilgili fiyatlamadan ve rekabetten dolayı ciddi kaygılarımız var. Dünyanın birçok ülkesinde önemli marketlerde önemli rafları tutmuş durumdayız. Fiyatlar nedeniyle rekabet edemediğimiz için bu raflardan düşecek olursak tekrar bu raflara girebilmek için çok ciddi mücadeleler vermemiz gerek. Üretici ihracatçıya en azından çift kur uygulaması yapılsın.
Enflasyonla mücadeleyi elbette anlıyoruz ve destekliyoruz. Ancak, bir taraftan da ihracatçının üretimden kopmaması, yurt dışında büyük mücadelelerle girmiş olduğu raflardan düşmemesi adına da böyle bir uygulamanın hayata geçirilmesini yetkililerimizden önemle rica ediyoruz” dedi.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Öğrenciyken, Cumhuriyet gazetesinde mesleğe başladı. İnsan hayatına dair haberler yaptı, fotoğraflar çekti. Bir dönem Avustralya'da gazetecilik yaptı. Türkiye'ye döndükten sonra Referans gazetesinde ekonomi gazeteciliğine adım attı. Küresel ekonomi, tarım, enerji, çevre ve reel sektör üzerine çalıştı. Daha sonra Dünya gazetesine geçti ve burada 3 yıldan fazla dış ticaret editörlüğü ve yazarlığı yaptı. Yeni Yüzyıl gazetesinin yeniden kuruluşunda ekonomi şefi olarak görev aldı ancak zayıf kurumsal yapı nedeniyle 3 ay sonra istifa edip Sözcü gazetesine geçti. Yaklaşık 8 yıl Sözcü’de muhabir, editör ve ekonomi müdür yardımcısı olarak görev yaptı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyesi.