Fiyatlar bu kadar yükselmişken ‘konut’un TÜFE sepetindeki ağırlığı nasıl azaldı?

Şubat ayının başında TÜİK’in yayınladığı tüketici enflasyonu bülteninin ülkedeki fiyat gelişmelerini yakından takip edenler için ayrı bir önemi vardı. Çünkü bu bültende TÜFE sepetini oluşturan mal ve hizmetlerin 2024 yılı boyunca ne kadar ağırlığa sahip olacağı da açıklandı. Başta Hanehalkı Bütçe Araştırması olmak üzere çeşitli verilerin derlenmesi ile elde edilen bu ağırlıklar, hem tipik bir hanehalkının harcamalarının nerelere gittiğini, hem de hangi ürünlerin fiyat değişimlerinin enflasyona daha büyük etki edeceğini ortaya koyuyor.

Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere ana harcama gruplarının ağırlıklarında geçen yıla göre çok büyük farklar yok. Bu sayılar arasında en çok dikkat çeken ve yorumlanan ise ‘konut’ grubunun ağırlığındaki düşüş oldu. Konut grubunun ağırlığının 2,4 puan azalması yadırgandı, zira hem konut fiyatlarının hem de kiralama bedellerinin hızla arttığı 2 yıllık bir dönemin sonundayız.

İşin sırrı sübvansiyonlu fiyatlarda

Konut ana grubunun hangi bileşenlerden oluştuğuna baktığımızda ağırlığındaki azalmanın sırrı büyük ölçüde çözülüyor. Öncelikle, söz konusu harcama grubu konut satın alımı için yapılan harcamaları kapsamıyor. Yani artan konut fiyatlarının konuyla bir ilgisi yok. Bu durumu eski bir yazımızda “kiracısın sen, kiracı kal” yaklaşımı olarak yorumlamıştık.

Buna karşılık, konut harcama grubu kiracıların ödediği kiraları kapsıyor ve TÜİK’e göre ortalama kira Aralık 2022’den Aralık 2023’e kadar yüzde 109 artmış. TÜFE’deki yıllık değişim oranı olan yüzde 65’in çok üzerinde olan bu artış sonucunda kiranın TÜFE sepetindeki ağırlığı 4,53’ten 5,06’ya çıkmış.

Ev kirasının ortalama bir ailenin tüketim harcamalarının sadece yüzde 5’ine karşılık gelmesi ilk bakışta gerçekçi görünmüyor ama harcama kalemleri arasında kira olmayan – ve nüfusun çoğunluğunu oluşturan – ev sahiplerinin ortalamayı aşağı çektiğini hesaba katmak gerek. Son yayınlanan Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi’ne göre nüfusun yüzde 28’i kiracı. Sadece kiracı olan hanelere bakılsa, kiranın toplam harcamadaki payı yüzde 20 civarına çıkabilir.

Konut ana grubunu oluşturan diğer bileşenlerin fiyat endekslerindeki değişim oranlarını ve TÜFE’deki ağırlık değişimlerini incelediğimizde de, bu sayıların genel anlamda tutarlı olduğunu görüyoruz. TÜFE’nin yüzde 65 arttığı bir dönemde elektrik fiyatı yüzde 13 azalmış olduğu için, elektriğe yapılan harcamanın toplamdaki payının yarıya inmesi mantıksız değil. Bir önceki yıl 100 lirasının 3,58’ini elektriğe harcayan bir hane, bir yıl sonra 165 lirasının sadece 3,10 lirasını elektriğe harcamaya başlıyor.

Benzer şekilde doğal gaz fiyatında da herhangi bir artış olmadığı için sepetteki ağırlığı bir miktar düşmüş. Burada asıl dikkat çekici olan, TÜİK’in ayda 25 metreküp ücretsiz doğal gaz uygulamasının geçici olduğunu dikkate alarak doğal gazın ağırlığında sınırlı bir indirim yapmış olması. Eğer sadece Aralık 2022 ve Aralık 2023’teki madde fiyatlarına ya da yaz aylarındaki faturalara bakılsaydı, doğal gazın ağırlığındaki azalma çok daha fazla olabilirdi. (Bedava doğal gaz hikayesini bu yazıda daha detaylı bir şekilde ele almıştık.)

Bu bulguların ışığında “seçimden sonra elektriğe büyük zam yapılacağı için elektriğin ağırlığı düşürüldü” ve “doğal gazın ağırlığı azaltılarak yıllık enflasyon 15 puan düşük açıklandı” gibi yorumların geçerlilik payının oldukça düşük olduğunu söyleyebiliriz.

Konut harcama grubundaki enflasyon en çok kimi ilgilendiriyor?

Bu sorunun yanıtı için en son 2022 yılı sonuçları yayınlanan Hanehalkı Bütçe Araştırması’na bakabiliriz. TÜİK’in hesaplarına göre, hanelerin gelir düzeyi artıkça ‘konut ve kira’ grubunun toplam harcamadaki payı azalıyor. En düşük gelirli yüzde 20’lik nüfusun toplam harcamasının yüzde 29’u konut ve kiraya giderken, bu oran en yüksek gelir diliminde yüzde 19’a kadar düşüyor.

Dolayısıyla, yerel seçimden sonra tahmin edildiği şekilde elektrik, su ve doğal gaza yüksek oranda zam yapılması durumunda bundan en çok dar gelirli aileler etkilenecek gibi görünüyor. Tek tesellimiz önümüzün ilkbahar olması ve günler uzadıkça elektrik ihtiyacının ve havalar ısındıkça doğal gaz tüketiminin azalacak olması.

Cem Başlevent’in tüm yazıları

1973 İstanbul doğumlu olan Prof. Dr. Cem Başlevent, ekonomi alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini Boğaziçi Üniversitesi'nde almıştır. 2000-2023 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde çalışan Başlevent, halen İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Akademik çalışmaları bireylerin işgücüne katılımı, politik tercihleri, yaşam memnuniyeti gibi konuları kapsamaktadır.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search