Ekonomik kriz, mutluluk ve anksiyete: İnsanların değişen duygusal dengesi

Son dönemde yaşadığımız zorlu süreçler, ekonomik krizlerin, pandeminin ve yaşam maliyeti artışının kesiştiği bir zaman diliminde iyice su yüzüne çıkmıştır.

Son birkaç yıldır hangimiz geleceğimize dair endişe duymuyoruz? Hangimiz umutsuzluğa kapılmıyoruz? Özellikle 2021 ekonomik krizinin sancıları ve pandemiden kaynaklanan daralmadan sonra her birimiz kendi hayat gerçekliklerimizle yüzleşerek sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışıyoruz. 

Dünya genelinde ekonomik krizler, bir ülkenin veya hatta bir bölgenin ekonomik dengesini sarsan ve birçok insan üzerinde derin etkiler bırakan olaylardır. Ekonomik krizler, işsizlik oranlarının artmasına, gelir düzeylerinin düşmesine, enflasyonun yükselmesine neden olmaktadır. Son yıllarda global ölçekte yaşanan ekonomik krizler ve pandeminin etkisi tüm ülkeleri derinden etkilerken, Türkiye kendi özelinde de farklı sebeplerden dolayı benzersiz ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalmıştır.

Özellikle son birkaç yıldır neredeyse her gün gelen yeni zam haberleri, döviz kurlarındaki artışlar, hayat pahalılığı, kredi ödemelerinde zorlanma ve borçlanmalar, sosyal izolasyon, satın alma gücünün her geçen gün düşmesi insanları derin bir sıkıntıya düşürmektedir. 

2002’de 1,5 TL olan dolar kuru bugün 30 TL’ye yaklaşmıştır. Yıllık bazda enflasyon TÜİK’egöre yüzde 61, ENAG’a göre yüzde 126 artış göstermiştir. Türkiye’de asgari ücret net 11 bin 402 TL’dir. Türk-İş ‘e göre açlık sınırı 10 bin 373 TL, yoksulluk sınırı 33 bin 788 TL’dir. Bu durumda asgari ücret açlık sınırından sadece bin lira fazlayken, yoksulluk sınırının çok çok altına inmiştir. Karşı karşıya kaldığımız bu ekonomik tablo, insanların hayatlarını devam ettirebilmelerinde ne kadar zorlandıklarını net olarak ortaya koymaktadır.

Türkiye’nin içinde bulunduğu zorlu ekonomik koşulların yalnızca finansal etkilerle sınırlı olduğu düşünülemez. İşsizlik, gelir kaybı, tasarrufların erimesi, finansal kaygılar ve geleceğe dair belirsizlik gibi ekonomide yaşanan olumsuzluklar aynı zamanda insanların ruh hali ve psikolojik sağlığı üzerinde de büyük etkiler yaratarak umutsuzluğa, mutsuzluğa, anksiyeteye ve hatta depresyon gibi psikolojik hastalıklara da yol açmaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı verilerine göre antidepresan kullanımı 2010’da yüzde 33 iken 2021 yılında bu oran yüzde 52’ye yükselmiştir. 

Ekonomik darboğaz ve umut kaybı

Ipsos Araştırma’nın 4.000 kişiyle gerçekleştirdiği ve Cumhuriyetimizin 100. yılı ile ilgili görüş ve tutumları ölçmeyi amaçlayan “Gündeme Dair” araştırmasından ortaya çıkan sonuçlara göre Türkiye’nin ikinci yüzyılından umutlu olan, Türkiye’nin parlak bir geleceği olacağını düşünenlerin oranı sadece yüzde 30’da kalmıştır. Yani her üç kişiden birinin bu konuda umutsuz olduğu söylenebilmektedir. Katılımcıların yüzde 23’ü beyin göçünün azalacağını, yüzde 28’i de Türkiye’nin ikinci yüzyılında demokrasinin güçleneceğine inandığını ifade etmiştir.

Aynı araştırmada “Türkiye’nin ikinci yüzyılında en çok gelişime ihtiyaç duyacağı konular sizce neler olacak?” sorusuna katılımcıların yüzde 68’ i ekonominin iyileştirilmesi olarak cevap vermiştir. Katılımcıların büyük bir çoğunluğu tarafından, Türkiye’nin ikinci yüzyılında öncelikli olarak çözülmesi gereken sorunun ekonominin iyileştirilmesi olduğu konusunda hemfikir bir anlayış bulunmaktadır. Ekonomik istikrar ve büyüme, gelecekteki zorlukların üstesinden gelmek ve toplumun refahını artırmak için kritik bir öneme sahiptir.

“İkinci yüzyılda Türkiye için en büyük tehdit ne olur?” sorusuna katılımcılar ekonominin kötüye gitmesi yanıtını vermiştir. İkinci yüzyılda Türkiye için en büyük tehdidin ekonominin kötüye gitmesi olarak görülmesi, toplumun ekonomik istikrar ve refah konularında ne kadar endişeli olduğunu göstermektedir. Bu nedenle ekonomik politikaların ve reformların büyük bir öneme sahip olduğu, ekonomik sürdürülebilirliğin korunması gerektiği konusunda yaygın bir fikir birliği bulunmaktadır.

Türkiye her geçen yıl daha az mutlu

2012’den bu yana, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN) tarafından küresel anket verilerinden yararlanarak hazırlanan, Dünya Mutluluk Raporu‘nda milli gelir, toplumsal destek, ortalama sağlıklı yaşam süresi, bireylerin kendi yaşamları üzerinde karar alma özgürlüğü, bağış yapma cömertliği ve ülkedeki yolsuzluk düzeyi gibi faktörler dikkate alınmaktadır.

2023 yılı Dünya Mutluluk Raporu‘na göre, Türkiye’nin mutluluk seviyesi hızla azalmaktadır. 2012’de 77. sırada yer alan Türkiye, 2023’te 106. sıraya gerilemiştir. Rapor, Türkiye’deki mutsuzluğun nedeni olarak ekonomik zorluklar, siyasi atmosfer, hükümete duyulan güven eksikliği, iç huzursuzluklar, belirsizlikler ve komşu ülkelerle gerilim gibi önemli faktörleri göstermektedir. 

İskandinav ülkeleri, 2023’te de en mutlu ülkeler arasında kendilerine en üst sırada yer buldular.  Finlandiya, altıncı kez üst üste birinci olarak listenin zirvesinde yer almıştır. Düşük suç oranları, bol miktarda doğal güzellik, topluluk ve iş birliğine verilen önem, evrensel sağlık hizmetleri ve yoksulluk içinde yaşayanlarının oranının düşüklüğünden hareketle Finlandiya halkının mutluluk şampiyonu olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Danimarka ve İzlanda, Finlandiya’nın hemen arkasından gelerek mutluluk sıralamasının en üst basamaklarını paylaştılar. En mutlu 10 ülkenin 8’i Avrupa kıtasında yer alırken, diğer 2 ülkenin de İsrail ve Yeni Zelanda olması dikkat çekmektedir. Madalyonun öbür yüzünde ise, sürekli çalkantılı durumda olan Afganistan‘ın listenin en altında yer aldığını görmekteyiz. En mutsuz ülkelerde Afganistan’ı Lübnan takip etmiştir. 

Dünya Mutluluk Raporu Türkiye’de yaşam mutluluğunu artırmak için gelir adaletsizliği ve yoksulluğun önüne geçmek amacıyla sosyal yardım programlarının geliştirilmesi, sivil katılımın teşvik edilmesi, hükümete olan güvenin artırılması, yolsuzluğun azaltılması için çaba harcanması gerektiğinin de altını çizmiştir.

TÜSİAD’ın 2021’de hazırlamış olduğu “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar” raporunda da OECD’nin “How’s Life – 2020” başlıklı çalışmasına yer verilmiştir. Bu çalışma verilerine göre de Türkiye, OECD ülkeleri arasında yaşam memnuniyetinin en düşük olduğu ülkedir. Yaşam memnuniyetindeki azalma, özellikle genç nüfus arasında Türkiye’den yurtdışına göç edenlerin sayısının hızla arttığı düşündürücü ve iç acıtan bir durumu da beraberinde getirmektedir.

Mutluluk endeksi nedir?

Mutluluk, hayatı tatminle, anlamla, iç huzur ve yaşam doyumu içinde algılama sürecini ifade eden psikolojik bir olgudur. Bu, kişinin kendini iyi hissetme, tatmin olma ve olumlu duyguları deneyimleme durumunu yansıtır. Mutluluk ekonomisi, geleneksel ekonomik göstergelerin yanı sıra yaşam kalitesini ve mutluluğu değerlendirmeyi amaçlar. Bu yaklaşım, toplumların daha dengeli, adil, sürdürülebilir ve mutlu bir geleceğe ilerlemesini teşvik eder. Yaşam doyumu, bir kişinin veya toplumun yaşamdan ne kadar memnun olduğunu yansıtan bir terimdir ve hayatın kalitesini değerlendirmek için kullanılır. Mutluluk endeksleri, ülkelerin mutluluk seviyelerini ölçmek ve karşılaştırmak amacıyla kullanılır. Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan “Dünya Mutluluk Endeksi” de en bilinen ve prestijli mutluluk endekslerinden biridir.

Kaynaklar:

https://www.ipsos.com/tr-tr/ipsos-cumhuriyetin-100-yili-dosyasi

https://tusiad.org/tr/yayinlar/raporlar/item/10855-yeni-bir-anlayisla-gelecegi-i-nsa-i-nsan-bilim-kurumlar

https://worldhappiness.report/ed/2023

https://www.oecdbetterlifeindex.org/topics/life-satisfaction/

Kabataş Erkek Lisesi'nde lise eğitimi alarak, İstanbul Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. İstanbul Üniversitesi MBA ve Marmara Üniversitesi Global Pazarlama alanında yüksek lisansı bulunmaktadır. İlaç, telekomünikasyon, insan kaynakları sektörlerinde çeşitli firmalarda satış ve pazarlama alanlarında farklı roller üstlenmiş olup, halihazırda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme Bölümü'nde doktora yapmaktadır.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search