Çalışan emeklileri sosyal medya da kurtaramadı

Yılın ikinci yarısında enflasyonun beklenenden çok yüksek seyretmesi üzerine hükümetin müjdesini verdiği 5.000 lira ikramiyenin sadece çalışmayan emeklilere verileceği duyulduğunda, bu karara hem emeklilerin alım gücü kayıplarını telafi etmekten çok uzak olduğu, hem de çalışan-çalışmayan emekli ayrımı yapıldığı için tepki gösterilmişti. Ancak, tüm tepki ve uyarılara rağmen geri adım atılmadı ve ikramiye ödemesini öngören kanun maddesi TBMM’den ilk tasarlandığı şekliyle geçti.

Her zaman sabit gelirlileri enflasyona ezdirmemekle övünen iktidarın, 2023 yılının üçüncü çeyreğindeki birikimli enflasyonun yüzde 25’i aşmasına ve böylece emeklilerin temmuz zammını tamamen eritmiş olmasına rağmen maaşlarda daha kapsamlı bir iyileştirme yapmaması şaşırtıcıydı. Temmuz zammı kök maaşlara yapıldığı için çok sayıda emekli yüzde 25’in de altında, hatta sıfır zam almışken maaşlara yeni bir zam yapılması ya da en azından ciddi miktarda bir ikramiye verilmesi yerine sadece 5.000 liralık bir harçlık verilmesi hayal kırıklığı yarattı. Uygulamanın bu boyutu belki Hazine’nin kısıtlı imkanlarıyla gerekçelendirilebilir olsa da, çalışan-çalışmayan emekli ayrımının mantıklı bir izahı yoktu ve nitekim bu yönde bir izahat de verilemedi.

Çalışan-çalışmayan emekli ayrımı

Çalışan-çalışmayan emekli ayrımıyla, maddi durumu gayet iyi olan ve emekli maaşı da yüksek olan kişiler ikramiye alacakken, emekli maaşları yetersiz olduğu için asgari ücretle çalışmak zorunda kalan vatandaşların bu haktan mahrum bırakılmasının ne kadar anlamsız olduğunu çok sayıda sosyal medya kullanıcısı ve kanaat önderi dile getirdi. Sözcü Gazetesi de konuyu 13 Ekim’de sürmanşetine çekerek bu uygulamanın absürtlüğünü ortaya koydu.

Bu uygulamayla birlikte, asgari ücretle ve sigortalı olarak çalışmaya devam edenler bir aylık gelirlerinin yaklaşık yarısını kaybetmiş gibi olurken, kısmi zamanlı çalışıp asgari ücretin de altında kazanç elde edenler ekim ayını neredeyse bedavaya çalışarak geçirmiş olacaklar. Aynı zamanda kayıt dışı çalışmayı da teşvik eden bu uygulamanın, birçok emekli çalışanın sigorta çıkışının yapılmasına ve devlet için vergi ve prim kaybına yol açacağı da hesaba katılmamış ya da önemsenmemiş olmalı ki kanunda bir revizyon yapılmadı.

Hükümetin tartışmalı uygulamaları

Vergisiz cep telefonu kampanyasının gençlerin gelir düzeyini tamamen göz ardı ederek ‘üniversite öğrencisi olan–olmayan’ ayrımı yapması da açık bir adaletsizlik içeriyor. Sadece örgün eğitimdeki üniversite öğrencilerinin faydalandığı uygulamanın, çoğu maddi imkansızlıklardan dolayı aynı şansa sahip olmayan gençleri kapsam dışı bırakması anlaşılır gibi değil. Mayıs ayında verilen bedava doğal gazın gelir düzeyinden bağımsız ve sınırsız olarak tüm hanelere sunulması da benzer şekilde adaletsizdi. Birileri Boğaz’daki yalısını bedava doğal gazla ısıtırken, doğal gaz abonesi olmayan dar gelirli vatandaşlar tamamen ihmal edilmişti. Sanki tüm ev sahipleri çok varlıklıymış gibi, enflasyonun yüzde 100’e yaklaştığı bir ortamda kira artışlarına iki yıl üst üste yüzde 25 sınır getirilmesi de bir diğer tartışmalı uygulama.

Bunlar gibi tuhaf uygulamaları değiştirmek mümkün olmamışken, ender gelişen ataklarından birinde San Marino milli futbol takımının iki yıl aradan sonra gol atması misali, sosyal medyanın bazen fark yaratabildiğini de gördük bugünlerde. Ocak ayında köprü ve otoyollara bu yıl boyunca zam yapılmayacağı müjdesi verilmiş olmasına rağmen 25 Ekim tarihinden geçerli olmak üzere yüksek oranlı bir zam yapılınca hemen o günlere ait videolar ve twitler gündeme sokuldu ve sonuçta zam 2024’e ertelendi. Erteleme kararı yeterince hızlı çıkmadığı için bugün zamlı ücret ödeyenlere paralarının geri verileceği de söylendi. ☺

Keşke konvansiyonel ve sosyal medya daha fazla güce sahip olup, adaletsiz uygulamaları daha sıklıkla değiştirmeyi başarabilse. Ya da keşke Ankara’daki büyüklerimiz ikna edilmelerine gerek kalmadan, neyin doğru, neyin yanlış olduğuna daha fazla kafa yorup, haklı tepkiler almayacak icraatlar yapabilseler.

1973 İstanbul doğumlu olan Prof. Dr. Cem Başlevent, ekonomi alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini Boğaziçi Üniversitesi'nde almıştır. 2000-2023 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde çalışan Başlevent, halen İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Akademik çalışmaları bireylerin işgücüne katılımı, politik tercihleri, yaşam memnuniyeti gibi konuları kapsamaktadır.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search