Hepimizin yeni yılı tekrar kutlu olsun, 2025 sağlık ve mutluluk getirsin, buna ihtiyacımız var.
2024 yılı son yazımda 2025’in zor bir yıl olacağı ve siperleri kazmak gerektiği fikri üzerinde durmuştum. O günden bu yana olan gelişmeler korkarım ki savı destekler yönde. Suriye’deki gelişmeler, asgari ücret ve emekli maaşları artışlarının beklenenin altında kalması, piyasalardaki sıkışıklık, faizlerin düşme eğiliminde olması vb. unsurlar birleşince bolluk bereket yılında olmayacağımıza yönelik sinyaller gelmekte.
IMF’in yayınladığı Dünya Ekonomik Görünümü raporunda küresel büyümeye ilişkin beklenti “stabil ancak iç açıcı değil” (stable yet underwhelming) olarak tanımlanmaktadır. Detaylara bakıldığında ise özellikle büyük Avrupa ülkelerindeki yavaşlamanın Amerikan ekonomisi tarafından dengelendiği, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerde yaşanan çatışmalar, politik değişiklikler, aşırı iklim olayları gibi nedenlerle üretimde ve dağıtımda yaşanan problemlerin beklentilerde aşağı yönde etkiye sebep olduğu anlaşılmaktadır.
Türkiye açısından ise 2023’teki %5,1 büyümenin 2024 yılında %3 düzeyine, 2025 yılında %2,7’ye gerileyeceği öngörülmektedir.
Söz konusu tahminleri doğru okumak çok önemlidir. Dip toplama bakıldığında durum sabit gibi görünse de dengeyi oluşturan pozitif ve negatif unsurlar ayrıştırıldığında Avrupa, Orta doğu, Sahra altı Afrika ülkelerinde işlerin yolunda gitmediği, olumsuz etkinin başat olarak Amerika, Çin ve Hindistan ekonomileri tarafından dengelendiği dikkat çekmektedir. Bu durumda yavaşlayan ekonomiler kaynaklı olarak talebin azalacağını tahmin etmek mümkündür. Özellikle de bu ülkelerle yoğun dış ticaret ilişkileri olan ülkeler açısından zincirleme reaksiyon beklenebilir. Daralma başka bir kanal oluşturarak telafi edilemezse aşağı yönlü bir sarmal oluşacağını tahmin etmek güç değildir.
Maliyet tarafına bakıldığında ise, mevcut asgari ücretin işverene maliyetinin 30,621,48 TL olduğu düşünüldüğünde ve bu rakamın üzerine yol, yemek, ofis maliyetleri vb. ek kalemleri de eklersek ulaşacağımız rakam kabaca 50 bin TL olacaktır. İşletmelerin bu maliyeti kaldırabilmesi için çalışan başına net karın bu rakamın kayda değer miktarda üzerinde olması gereklidir (örneğin x1,5 veya x2 gibi). Daha da fenası giriş seviyesinin üzerine çıkıldığında, şef, müdür, üst düzey yönetici vb. maliyetler çarpan etkisiyle katlanarak artmakta, daralan taleple birleştiğinde işletmeler açısından sağkalımsal düzeyde bir problem haline gelmektedir.
2025 Hindistan’da kanat çırpan kelebeğin Avrupa’da fırtınaya neden olabileceği bir yıl görüntüsü vermektedir. Politika belirleyicilerin, karar alıcıların, yatırımcıların, iş sahiplerinin, çalışanların kısacası herkesin bu gerçeği kabul ederek ona göre hareket etmesi yararlı olacaktır.
Kaynak: IMF Dünya Ekonomik Görünümü Raporu (Ekim, 2024)
1972 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun olduktan sonra aynı üniversitede Personel Yönetimi alanında yüksek lisans yaptı, akabinde Yeditepe Üniversitesi'nde İngilizce İşletme Doktora programını tamamladı. İnsan Kaynakları Yönetimi alanında çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası kuruluşlarda 30 yılın üzerinde görev yaptı. Çalışmalarına danışman, akademisyen ve eğitmen olarak devam etmektedir.